İnternet siteleri nasıl özgür basın olur – 1

Özgürlük basın için önemli değil, olmazsa olmazdır. Özgürlük dediğimiz şey, çalışanların iyi gazeteci olması, bildiği yabancı dil sayısı ya da bitirdiği okulla alakası değildir. Bir basın organı, ancak sahip olduğu ekonomik özgürlük kadar yazım özgürlüğüne sahiptir. Bu konu tartışmaya açık değildir.

Bu noktada dünyanın önde gelen özgür basın organlarının özgürlüğünü sahip olduğu takipçi kitlesi sağlar. Gazeteler yaptıkları satışla, özgürlüğünü okurlarından alır. Televizyonlar aynı özgürlüğü reklamlarını izleyen kitlesinde bulur. İnternet siteleri için özgürlüğü üstünde bulunan reklamları tıklayan kitlede bulur.

Basın işi sanıldığı kadar ucuz ve kolay bir şey değildir. Bir doğru basın mensubunun yetişmesi, kan ter ve göz yaşı kadar parayla olur. Bir gazetecinin “olmaya başlaması” için ortalama 5 sene gerekir. Gazetecinin zeka yaşı, uğraş alanı ve ona bu işi öğreten kişinin yetenekleri bu süreyi uzatır ya da kısaltır. Ama bu süre asla 3 ay olamaz.

Bir haber yapılması sanılanın aksine çok pahalı bir iştir. Yaklaşık 5 dakikada okunan bir “özel haber” için saatlerce uğraşmak, kilometrelerce yol katetmek gerekir. Bir önceki cümledeki tırnak işaretleri “olur mu canım öyle şey” diyenler için kondu. Çünkü özel haber, gerçek haberdir. Aslında sadece bir tane haber… Ve onun klonları vardır. Haberin içinden bir unsuru dışarı çıkarıp oradan yepyeni bir haber üretmek de haberdir. Ama o haberi İngilizce’den çevirmek ya da ajanstan alarak başlık değiştirmek yeni bir haber yapmak anlamına gelmez. Bu tip çalışmaların adı basında “takla attırmak” olarak tanımlanır. Takla atmış haber çalınmış haberdir.

Tekrar edilmiş söyleyişiyle habercilik oldukça pahalı bir iştir.

Haberciliği vatandaş gazeteciliği gözlüğüyle inceleyip ucuza getirme de olayı daha ucuza getirmez. Zira haberin doğrulanması haber yapmak kadar olmasa da yüksek bir maliyet getirir. Hele ki İbrahim Tatlıses’in yan odasında yattığını veya Van’da yıkıntı altında olduğunu söyleyerek insanları ters köşeye yatıran insanların yaptıkları gerçekten çok pahalıya gelir. Çünkü yeterince para vererek güzel bir gazete binası, televizyon rejisi ve baskı makinesi alınabilir. Ama uçup gitmiş bir basın itibarı, kaç para verilirse verilsin satın alınamaz.

Bu arada Twitter ya da Facebook üstünden şu anda şu oluyor demek, gazetecilik değildir. Gazeteciliğin 5N1K unsurlarının gerçekten bir manası vardır. Okurlar bunu okurken basın teorisi konusunda hiçbir bilgi sahibi olmasalar da bu unsurların olmadığı haberleri sezinleyebilir ve haberden soğuyabilir.

Yazının ana fikrine geçmeden önce birkaç küçük kavramı yine herkesle paylaşmak gerekiyor: İnternet gazeteciliği, televizyon gazeteciliği ya da internet gazeteciliği diye farklı şeyler yoktur. Gazetecilik vardır. Doğru gazeteci, selülozun üstünde de, silikon çiplerin üstünde de silisyum dioksit led ekranlarda da gazeteciliğini yapar ve haberinin takip edilmesini sağlayabilir. Doğru haber “ortam ve platform bağımsızdır”. Bir de haber verme işini yapan gazetecidir, verilen haberleri fikir süzgecinden geçiren kişi köşe yazarı ya da yorumcu… Bunları birbiriyle karıştırmak kafalarda kavram karmaşasına neden olur. Bunu lütfen unutmayalım.

Basın organları ticari işletmelerdir. Devlete de ait olsalar, vakıflar tarafından da güdümlenseler, özel birer sahipleri de olsa, para kazanmak, ama en önemlisi haberin parasını karşılamak zorundadır. Haberin parasını karşılamak muhabirin parasını karşılamak, onu insan gibi yaşatmak ve başka yerden para almak zorunda kalmamasını kapsar.

Şimdiye kadar yazdıklarımızı tek bir cümlede özetlemek gerekirse: Özgür basın; doğru haberi doğru şekilde yapan, haberin objektivitesini etkilemeyecek kaynaklardan gelir elde eden, bunu çalışanlarına dağıtabilen ve döngünün başına her seferinde kazasız bir biçimde gelen ticari kuruluşlardır.

O zaman Türkiye’de özgür basın yaratılması için ihtiyaç duyulan ve sağlanmak için kanun çıkarılmaya girişilen şeylere hep birlikte bakalım:

Şu anda internet sitelerinin basın kanunuyla kapsanması, devletin basın ilan kurumundan gelir elde etmesi, gazetecilerin sarı basın kartı ayrıcalığına kavuşması planlanıyor. Bunların hiçbirinin basını özgürleştirmeyeceği yukarıda saydığımız sebeplerden dolayı aşikardır. Böyle olmaz yapılan çok yanlıştır diyerek yazı bitirilebilir. Ama burada bize düşen görev, çıkarılması düşünülen ve basından abi ve kardeşlerimizin büyük bir heves ve heyecanla beklediği kanunun aslında nasıl olması gerektiğini söylemek, gerçek ihtiyaçları belirlemektir.