Anayasa Mahkemesi internet için çıkarılan acayip kanunları iptal etmekten yoruldu yasa çıkaranlar böyle kararlar almaktan yorulmadı… İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN diye bir torbadan çıkan kanun bizim tartışma konumuz…
Anayasa Mahkemesi (AYM), Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) dört saat içinde internet sitesi kapatmak yetkisi veren düzenlemenin iptaline ilişkin gerekçelerini açıkladı. Bunu 1 Ocak günü yayımlanan 29223 sayılı Resmi Gazete’nin 145. sayfasından itibaren anlatmaya başladı. Gazetelere özetin özeti, tavuğun suyunun suyu olarak yansıdı. Ben Resmi Gazeteyi okuyan biri olarak sizlere bunun içinden “baba başlıkları” aktarmak istiyorum. Elbette TKNLJ formatında:
- Mahkeme açıkça eskiden suç eylemlerini aydınlatmak için bunları istiyordunuz, şimdi ne oldu da bunu değiştiriyorsunuz diye soruyor. Yeni düzenlemelerle Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuki belirlilik ilkesine aykırılık tespit etmiş AYM. Siz ne yapıyorsunuz kuzum diyor açık bir biçimde
- Açık, anlaşılır ve sınırları belli olmayan elastiki kavramlar vatandaşını korumaz aksine ona zarar verir diyor
- Eğer siz öngörülebilir sonuçları olan kurallar getirmezseniz vatandaş devlete olan güvenini kaybeder diyor
- İstenen trafik bilgilerinin ne olduğunun tanımının yapılmadan langır lungur istenmesinin hukuk devletiyle çelişeceği dile getiriliyor
- Ortada ihbar, iddia ya da şikayet olmaksızın tanımlanmamış tüm bilgilerin istenmesinin (örneğin) yürütme organıyla iyi geçinmek zorunda olan TİB’in (vallahi AYM’nin kendi ifadesi bu) kanunsuz hareket etmesine neden olacağı belirtiliyor
- AYM Anayasa’nın en önemli maddelerinden biri olan 20. maddenin birinci fıkrasını sokuyor cümle alemin gözüne: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini işleme hakkına sahiptir. Öze! hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz!”
- Bunun kadar önemli noktalardan biri benim de hiç düşünemediğim farkındalık: Trafik bilgilerinin temini süreci boyunca mezkûr bilgilerin muhatabı olan kişilerin hiçbir şekilde bilgi akışından haberi olmayacaktır… Çünkü Anayasa’nın 20. maddesinin 3. fıkrası (laz fıkrası değil bu ciddiye almak lazım) diyor ki: Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
- Datalarımızı almak isteyen insanlara önemli bir hatırlatmada bulunuyor mahkeme: Kişinin açık rızası yok ise, kişisel verilerinin işlenebilmesi imkânsızdır… O zaman suçluları nasıl yakalayacağız diyen aklıevvellere yine Anayasa okumasını öneriyor AYM. Çünkü orada deniyor ki “kanunda öngörülen haller” olmalı. Ama çıkarılmaya çalışılan kanunun hiçbir maddesinde bu öngörülür hallerden bahsedilmemiş (kaçakçılık, cinayet, rüşvet engelleme, vs…)
- AYM inanılmaz bir cümleyle kanun yapanları vatandaşına karşı saygısızlıkla suçlamış: Düzenleme, kişilerin özel hayatına ve aile hayatının gizliliğine saygısızca dokunmakta…
- AYM Anayasa’ın 13. maddesine de aykırılık bulmuş bu yeni kanun metninde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
- AYM ilerleyen satırlarda teknik tarafa da göz kırpıyor: Mezkûr bilgileri temin etme yöntemi de net ve sarih değildir… Halk dilindeki söyleyişiyle “siz daha bu bilgileri nasıl ve kimden isteyeceğinizi bilmiyorsunuz oğlum…”
- 4 saat kuralına da gönderme yapıyor AYM: “Mevcut hâliyle dahi kamuoyunda tepki alarak eleştirilen 5651 sayılı Kanunu iyileştirmek yerine, kısıtlayıcı yöntemlere interneti izlemeyi, trafik bilgilerine erişmeyi ve erişimin engellenmesi kararlarının yerine getirilmesini hızlandıran kolaylaştıran ve bu engellemeleri arttıracak olan dava konusu bu tür düzenlemelerin, demokratik ve özgürlükçü bir yaklaşım olmadığı açıktır…” Mahkeme daha ne desin? Siz zaten kötü olan bir şeyi daha da kötü hale getiriyorsunuz demiş en net bir biçimde…
- Bir cümle kurmuş ki mahkeme… Ben hükümet olsam bu cümleyi okuyunca utancımdan bir hafta saraydan çıkamazdım: “Toplumda bilgi birikiminin sağlanması, bilgi ekonomisinin oluşturulması ve son tahlilde, haberleşme hürriyeti, ifade hürriyeti ve basın hürriyeti kapsamında Türkiye’nin bilişim toplumu olarak küresel rekabetle yerini alma hedefleri ile örtüşmediği aşikârdır.”
- Hem ifade hem de basın hürriyetiyle bağdaşmayan bu maddelerin varlığı hukuk devleti ilkesiyle uyuşmuyor diyor AYM…
- AKP hükümetine ölçülü olmayı önermiş AYM. Bunu da çok kibar ve bilimsel bir yolla yapmış: Ölçülülük ilkesi, ‘elverişlilik’, ‘gereklilik’ ve ‘orantılılık’ olmak üzere üç alt unsurdan oluşur. ‘Elverişlilik’. başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, ‘gereklilik’ başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve ‘orantılılık’ ise başvurulan önlem ile ulaşılmak istenen amaç arasında makûl, meşru ve âdil bir dengenin olmasını ifade etmektedir.
- Peki neden ölçüsüz bir kanun bu? Çünkü: Yasal düzenlemeye bakıldığında, “elverişlilik” unsuru gereği, başvurulan önlemin (erişimin engellenmesi kararının gereğinin, kararın bildirilmesi anından itibaren en geç dört saat içinde yerine getirilmesi önleminin) ulaşılmak istenen amaç (erişimin engellenmesinin sağlanması amacı) bakımından her koşulda elverişli olmadığı; “gereklilik ” unsuru gereği, başvurulan önlemin (erişimin engellenmesi kararının gereğinin, kurarın bildirilmesi anından itibaren en geç dört saat içinde yerine getirilmesi önleminin), ulaşılmak istenen amaç (erişimin engellenmesinin ,sağlanması amacı) bakımından her koşulda gerekli olmadığı ve ‘orantılılık’ yönünden ise başvurulan önlem (erişimin engellenmesi kararının gereğinin, kararın bildirilmesi anından itibaren en geç dört saat içinde yerine getirilmesi önlemi) ile ulaşılmak islenen amaç (erişimin engellenmesinin sağlanması amacı) arasında makûl. meşru ve âdil bir dengenin bulunmadığı görülmektedir…
- Gelelim bu kararları alanlara karşı bizim yapabileceklerimize… Elbette orada da kamyon dolusu yanlışlar var: “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” ile ilgili Anayasa nın 40. maddesinin birinci fıkrası “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.” diyor. Ama hayata geçen kanunda TİB Başkanının talimatı üzerine TİB tarafından yapılacak erişimin engellenmesi kararlarına karşı -içerik sahibi de dâhi olmak üzere- kimseye itiraz hakkı tanınmamış ve gidilebilecek hiçbir itiraz yolu gösterilmemiş… Yok böyle bir dünya, olmayacak da… Tıpkı bizim ilk günden itibaren söylediğimiz gibi…
- Kanunda erişimin engellenmesinin sınırlarının nerede başlayıp, nerede biteceği madde metninde açıklanmıyor. AYM ideal bir internet faaliyeti düzenleyen kanunun Telekomünikasyon örgütünün yapısını, temel işlevini, görev alanlarını, yetkilerini, sınırlarını ve denetim mekanizmalarını açık net ve anlaşılabilir bir biçimde belirlemesi gerekiyor. Bu böyle olmamış diyor AYM…
- Haberleşme hürriyeti gibi anayasal hakları ancak kanun engeller burada TİB başkanı engellemeye çalışıyor ne yapıyorsunuz siz diye soruyor AYM… “Kanun benimmm” diye bağıran Cüneyt Arkın filmleriyle büyümüş nesli eleştiriyor biraz…
- En önemli tespitlerden biri de şu: Verilere ulaşılabilirlik, kişilerin tercihleri, düşünceleri ve davranışları hakkında fikir verebileceğinden kişilerin özel hayatlarına müdahale edilme riskini içermektedir… Evet ya ben bunu istemiyorum. Benim tüm fikirlerim açık ama bunları ifade etmek istemediğim zaman devletin kristal dükkanına giren fil gibi bunların üstüne oturmasını istemiyorum!
- Temel yanlışı ise şu cümle ortaya koyuyor: Milli güvenlik, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi konularında ilgili ve yetkili kurumların değerlendirme ve karar verme yetkileri gözetilmeksizin tek başına TİB’e erişimin engellenmesi yetkisi verilmesi… Gerçekten ya TİB ne ki bu görevlerden sorumlu olacak?
AYM’nin söylediklerinden ben sade suya bir vatandaş olarak şunu çıkarıyorum: Halkınızı zaptetmek için adam gibi yapılmamış bir kanun, adam gibi çerçevesi çizilmemiş kararlar ve TİB gibi bir kurumla bana gelmeyin. Ben yemem… Benden geçmez.
Hele o kanunun konduğu torbanın adı… Gerçekten de uzaktan bakıldığında halk o kadar aptal mı görünüyor?