Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, iPhone 5 için kuyruklarda bekleyenleri eleştirdi. Şimdiye kadar onun eleştiri oklarına hedef olmayan bir iPhone kullanıcıları kalmıştı, böylece çemberi kapatmış olduk hayırlı olsun. Bakanımız iPhone almayı fiyaka atmak için yapılan bir hareket olarak gördü. Bakanımız insanların ne için fiyaka attığını düşünmüş olabilir? Mesela renk derinliği çok yüksek olduğu için mi? App Store’u çok iyi çalıştığı için mi? Oraya giren tüm yazılımlar teker teker incelendiği için mi? A5 işlemcisi için mi? Öteki cihazlar konuşmak için bu cihaz fiyaka içinse mutyaka bildiği bir şey vardır bakanımızın…
Yıldırım’ın söylediği çok enteresan bir şey var, ilgimi çekti: Bakanımız Türkiye’nin bu tür ürünleri yapabilecek seviyede olduğunu dile getirmiş. Söylediği kısman doğru. Yani “ülkemiz bu tür ürünleri” ve “seviyede” kelimelerini teker teker aldığımızda söyledikleri doğru olabilir. Ama yapabilecek kısmı yanlış. Bunları söylediği yer de acayip yanlış: Yıldırım bunları Huawei’nin 10. yıl toplantısında dile getirdi. Hani şu ülkemizin baz istasyonundan tabletlere, telefonlardan switch ürürlerine kadar birçok şeyi tedarik ettiği toplantıda. Artık iPhone üretmek nasıl kolay geldiyse bakanımıza, baz istasyonu üretemiyoruz ama iPhone yaparız gibi hissetmiş bakanımız. Bazen bunu ben de hissediyorum: “Ne var ki bu alette… Eser miktarda ekran verin, işlemci verin, pil verin, disk verin ben de yaparım” gibi hissediyorum. Bakanımızın bu tarzda konuşmaları beni feci motive ediyor.
Bu arada bakanımız 39 milyon kişinin internete girebiliyor olmasını başarı olarak masaya koymuş. 35 milyon kişi dünyanın alıp götürdüğü internetten faydalanamıyor, olur öyle. Bardğın 39’u dolu, 31’i boş dersek ne farkeder ki? Bir de yine şerit benzeştirmesini yapmış bakanımız. Şerit sayısını artıralım diyor, yoksa internet yarışında geri kalacağız diyor.
Oysa bize lazım olan şerit değil, asfaltın kalitesi. Bu yolda isterseniz 18 şerit olsun, 60 kilometrenin üstüne çıkamıyorsunuz ki… Çıksanız da kafanızın üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallanan kota sorunu var. Yani 250 kilometre gittikten sonra adil araba kullanma sınırına takılıyorsunuz ve tekerlerinizi patlatıp hızı 5 kilometreye düşürüyorlar. Siz ister Ferrari alın, ister iPhone 5…
Ne kadar çok verirseniz o kadar kazanırsınız demiş bakanımız. Eğer bu doğru olsaydı biz şimdiye dünyanın en zengin ülkesiydik. Biz telefonla konuşmak için yüzde 60 deprem vergisi veriyoruz. Biz bilgisayar almak için yüzde 50 vergi veriyoruz. Bizden çok veren kimse yok.
Son olarak Huawei gibi ülkelerin buraya yaptığı katkıdan bahsetmiş. Evet gerçekten katkıda bulunuyorlar. Ama kalkıp da onların burada 350 Ar-Ge çalışanı var demek bence yüksek seviyedeki bir devlet büyüğümüze yakışmıyor. Onların Ar-Ge merkezi açma sebebi 3G baz istasyonu satabilmek için böyle bir şartın konmuş olması. Peki şimdiye kadar, 2008 yılından bu yana kaç tane patent aldı tüm telekomünikasyon sektörümüz? Haydi aklı yeten, gücü yeten, cesareti yeten bir bakanımız bunu açıklasın. Bu iki elin parmaklarını zorlayan patentlerin kaçı uluslararası ve kaçını yurt dışındaki yşirketler kullandığı için bizim ülkemize döviz geliyor?
Bir de iPhone yapacağız diyoruz. Bence bakanımız büyük hissediyor. Kutumuzu açsın.
Kutu açarken Ar-Ge’den başlasın. Bakalım içinden ne çıkacak…