BTK Başkanı ile dobra bir öğlen yemeği

SONY DSCBTK kurumu, yaptıklarıyla bu sitede kendine en çok yer bulan kelimelerden biri. Zaman zaman eleştirsek de içinde bulunduğumuz dünyada öylesine çok ihtiyacımız var ki ona ve yaptığı işlere… O yüzden de gazetelerde ilk kez BTK haberlerini okuyarak başlıyorum güne. Aldığım kenar  notlarınin içinde de mutlaka onlar var.

Her zaman onların çağrı listesine giremesem de girdiğimde elimden geldiğince bu fırsatı iyi değerlendirip kafamdaki soruların tamamına yakınını sormaya çalışıyorum. Onlar da sağolsunlar yüz yüzeyken sorulan hiçbir soruyu cevapsız bırakmıyor.

Bu ay yaptığımız buluşmanın en önemli ve ilk maddesi baz istasyonlarıydı. Bu konuyu enine boyuna tartıştık. Ama bu konu gerçekten detaylı inceleme ve yorum istediği için bu yazının içinde olmayacak.

ICANN ile başlayalım

İkinci konu aslında daha global ve önemli bir yapı taşıyordu. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz hafta internet alan adlarını öneten kurum olarak bilinen ICANN Türkiye’de bir ofis açacağını duyurdu sessiz sedasız, patron ağırlıklı bir toplantıda. Bu konuyu BTK Başkanı Tayfun Acarer ile enine konuna görüştük. Çünkü Türkiye’nin bugünü için değil, her günü için çok önemli…

Öncelikle bu şirketin burada olması uluslararası arenda bize çok büyük prestij sağlayacak. Çünkü ABD dışında ofis açmayı istemesiyle birlikte onlarca isim gündeme geldi. İstanbul istekli şehirlerine arasından inanılmaz bir hızla sıyrdılmayı bildi. Konunun arka yüzünü anlatan Acarer, bu konuda iki yılı aşkın süredir etkin bir çalışma içinde olduklarını söyledi. Bunu size bizzat ben teyit edebilirim. Zira geçen sene İzmir’de yapılan Dünya Telekomünikasyon Günü etkinliklerine ICANN’in CEOsu geldi. Bizzat cep telefonlarımızla onun resimlerini çektik, ilginç bir röportaj yaptık kendisiyle… O zamanlar ICANN’in dünyada farklı ülkelere gitme gibi stratejileri olduğunu bilmiyorduk.

BTK yetkilileri, hatta bizzat Tayfun Acarer her sene bizzat ICANN toplantılarına gidiyor. Orada çok ciddi fikirler tartışılıyor ve dünyanın geleceğine yön veren projeler masaya yatırılıyor. Neticede İstanbul tartışmaya açıldığında tüm ICANN üyelerinin oy birliğiyle seçiliyor. Acarer Singapur için bu söz konusu mu bilmiyorum ama İstanbul’un böyle seçilmesi gurur verici diyor.

Peki bu kurum Türkiye’ye gelirse ne olur? Öncelikle çok ciddi bir yabancı şirketin Türkiye’de üs kurması gündeme gelecek. Kim bunlar diye sorduğumuzda herkes bıyık altından çok ciddi şirket isimleri geçiriyor. SAP ile saman karışacak bu isimler gerçekten yüksek sesle konuşulunca diyerek daha ötesine geçmeyelim. Bunun dışında tabii ki en önemli şeylerden biri de Türkiye’nin çağrı merkezi kapasitesi. ICANN Türkiye’ye gelince dünyanın her yanından tüm ülkeler internetle ilgili sorunları için bizi arayacak. İnterneti sekiz saatlik bir dilim için bile olsa sadece Türkiye yönetecek. Acarer bu konuyu anlatırken gerçekten heyecanını gizleyemiyor.

Şişli’de bir yönetim yeri tutan, bu yıl sonuna kadar 60 kişiye çıkacak ICANN, önümüzdeki yıl teknik olarak da bazı kök sunucularını Türkiye’ye getirmeye hazırlanıyor. Yani artık dünyanın neresesinde birisi bir adrese girmeye çalışsa, yolu Türkiye’den geçecek.

Sırada istenmeyen SMS’ler var

İstenmeyen SMS’ler konusunda da bilgi veren Tayfun Acarer aslında devrim niteliğinde bir açıklamada bulundu. Artık SMS’ler size gelince sadece “ben bundan bir tane daha istemiyorum” diyerek bir daha almama lüksüne kavuşabileceksiniz. İşin içinde sadece ulaştırma bakanlığı değil, başka birçok kesim var. Aslına bakacak olursanız BTK sadece görüş bildirmiş gibi gözüküyor. Ama şu anda kapımızdan içeri giren o kadar çok SMS var ki herhangi bir yerinde bir engelleme yapılsa hepimiz çok farklı bir yere gelebilirdik.

Ama demeliyiz, demezsek çok uzlaşmacı görünürdük. Ben bizzat Acarer’e de ilettiğim çekincemi buradan da paylaşmak istiyorum: Şu anda reklamcıların tuzu çok kuru ve kuru olmaya da devam edecek. Çünkü bize kafalarına göre bir SMS atacaklar. Biz “atma kardeşim” deyince buna takla attırarak tekrar gönderecekler. Sonra Ahmet atarken Mehmet adına atmaya başlayacaklar. Bu işten para kazanan bir adamın iyi niyet çerçevesi içinde engellenmesine imkan ve ihtimal yok.

Bu işten operatör kazanıyor, SMS gönderimi yapan şirketler ki onlar artık MOBİLSİAD diye anılıyor, kazanıyor, şirketler ve bankalar kazanıyor. Üstelik bankalar kendi SMS’lerinin engellenmesini engellemek için bunun arkasına şifre sistemlerini de koyuyorlar. Yani bunun engellenebilmesi için aslında BTK’nın birçok alanda masaya vurduğu demir yumruğu kullanması lazım.

Ben söyledim ama çok hoşlarına gitmedi: Eğer birisi bana SMS atmak istiyorsa benden izin almalı ondan sonra SMS göndermeli. SMS gönderip beğenmiyorsan söyle bir daha göndermeyelim ile SPAM sorunu çözülmeyecek. Üstelik ne hakla ben isemediğim reklamları almamak için bir SMS ziyana giriyormuşum? Dünyanın her yanı için rezalet bir olay bu. Ama para babalarının el üstünde tutulduğu bir ortamda bu konuda uzlaşma yakalayamayacağız. Ben bu konuda asla uzlaşmayacağım. MOBİLSİAD da biliyor bunu.

Cepte ikinci el

Cep telefonları için verilen paralar Tayfun Acarer’in hemen her demecinin temel açılımlarını oluşturuyor. Ne zaman bir yerde konuşma yapsa mutlaka konu dönüp dolaşıp oraya geliyor. Çok para veriyoruz yurt dışından alınan telefonlara. Evet Turkcell Türkiye’de cep telefonu üreteceği müjdesini verdi. Evet paranın bir kısmının Türkiye’de kalma ihtimali yüksek. Ama bununla bitmiyor ki…

Acarer, yurt dışı kaçağını biraz olsun azaltabilmek adına sürekli farklı projeler çıkarıyor. Mesela yurt dışından gelen telefonların engellenmesi… Ardından bunlara ekstra vergi konması… Ama bu adımlar gelen yarı kaçak telefon sayısını bırakın azaltmayı, büyümeyi yavaşlatamadı bile. En son gelen telefon sayısındaki üç aylık artış yüzde 38 oldu.

Acarer ikinci el telefonların satışları için kolaylıklar istiyor devletten. Nedir bu? Vergi kolaylığı, bakım anlaşması kolaylığı. Bunun karşılığında yıllık 700 milyon dolarlık bir kaynağın ülkede kalabileceğini öngörüyor. Olabilir mi? Olabilir. Ama aslında devletin bu konudan bu kadar korkmauyor olması gerekiyor. Yani evet yurt dışına bu kadar para gidiyor olabilir. Ama bunun bize kattıklarına bakıyor olmamız lazım