Deloitte’tan öğrendiklerimiz – 4G

4gDeloitte dünya çapında bir araştırma yapmış. Araştırma mutad şekilde yapılıyor. Teknoloji, medya ve telekomünikasyon alanında yapılan bir araştırma bu. Araştırmanın sonucunda çıkan sonuçlar, her yıl üstüne yenileri konarak ve eskisiyle kıyaslayarak biz Türk gazetecilerine de sunuluyor. Deloitte, bu araştırmaları, özellikle biz teknoloji muhabirleriyle etkin bir biçimde paylaşmaya başladı. Ama bunun da üstüne bir şey koydu ki bence çok iyi fikirdi: Duncan Stewart Türkiye’ye geldi ve bizlere bizzat bu araştırmayı kendi gözlemleriyle anlattı.

Stawart’a soru sorabilmek güzeldi. Öğrendiklerimizi 4G önceliğinde sizlerle paylaşmak istiyorum. Duncan Stewart bir Kanadalı. Ama bu araştırmanın kalbinde bulunduğu için dünyanın dört bir yanını geziyor. Hem herşeyi bizzat deneyimleme imkanı buluyor hem de dünyanın farklı kesimlerindeki insanların neyi nasıl kullandığını görüyor.

Ona ilk soruyu ben sordum. Tabii ki 4G’yi sordum. Sorma sebebim çok basitti aslında ki bunu da sorunun içinde belirttim: Tüm dünyada 4G kullanımı hızla yaygınlaşıyor. Şirketlerin bunun için yatırım yapma motivasyonu ne? Kullanıcılar bunu ne kadar kullanıyor? Hayatları ve kullanım alışkanlıklarını nasıl değiştirdi?..

Duncan Stewart konuyu bizzat kendi deneyimiyle anlatmaya başladı: New York ve birkaç büyük şehirde 4G ve LTE teknolojilerini kullanma fırsatı olmuş. Bunun için iyi cihazlar kullanıyor. Ortalama hızı 56 megabit olarak görmüş ki biz bu hıza neredeyse fiberde bile ulaşmakta zorlanıyoruz. Ama enteresan bir bilgi daha ekledi söylediklerine: “Bu hızları sabaha karşı üçte görüyoruz. Gündüz herkesin sokakta olduğu vakitlerde hızın 500 kilobitin altına düştüğü çok zaman oluyor.”

Hatırlayanlar mutlaka olacaktır, LTE ile tanışmalarının ilk günlerinde ABD’de sınırsız paketleri deneyenler oldu. Ama ülkenin GSM ağı o kadar büyük bir zarara uğradı ki büyük tazminatlar verme korşılığında paketler iptal edildi ve kotalı paketlere geçildi. Şu anda neredeyse bütün ABD kotalı paketler kullanıyor. Biz de kotalı paketler kullanıyoruz. Ama onların düşünmeye başladığı şeyi henüz biz aklımızın köyesinden bile geçiremiyoruz: Evet adamlar maç seyrediyorlar. Ama kotalarını bir HD maçta bitirdikleri için tek bir maçı seyretmek 50 doların üstünde bir paraya maloluyor. Siz tüm internet paketinizi bir maç için harcar mıydınız? Bunu bir daha düşünün.

Diğer taraftan yine enteresan bir yaklaşımla ABD’li operatörler garantili bağlantı paketleri çıkarmış. Diyelim ki gerçekten gerçek anlamda hızlı bir internete ihtiyacınız var. Düğmeye basıyorsunuz ve size belli bir zaman dilimi içinde garantili çok geniş bant internet geliyor. Ama bizdeki gibi değil, gerçekten hızlı internet… Bilindiği gibi bizim şirketlerimiz karasal hatlarda bile belli bir minimum hız garantisi veremiyor.

Duncan’ın bize anlattığı en ilginç hikaye ise 4G’nin getirilme sebebi: Bu iletişim, sadece ABD şirketlerinin daha fazla veri aktarım bant genişliğine sahip olması için getirilmiş. Kimse daha hızlı internet olsun diye 4G talebinde bulunmamış ülkede. Zaten daha önce de anlattığımız sebeplerden dolayı hızlı internet gelememiş hiç. Ayrıca kullanıcılar artık bizde 4G var diyerek ne bir hayat şeklini değiştirmiş ne de kullandıkları cihazları… Yani sadece ve sadece GSM şirketleri yeni frekans ve hareket imkanı kazansın diye…

Bu bakış açısıyla TKNLJ içinde getirdiğim yaklaşımı revize etmek istiyorum: Şu anda son kullanıcının mobil olarak kullanacağı her şey için 3G yeterince hız sağlıyor. 3G’yi bitmesine yakın bir zamanda, artık suyu çıkmış teknolojiyle ülkemize getirdiğimiz için de yeterince hıza sahibiz. Bu anladma şirketler sıkışıncaya kadar 3G kullanmaya devam. Ama tüm şirketler sıkışıncaya kadar… Öyle kurayla en kötü 3G frekansını almaya çalışanlara prim verilmemesinden yanayım.

4G konusunu Duncan’ın ilgili sunumuna atıfta bulunarak bitirelim: Şu anda 3G’den 4G’ye geçilmesini gerektirecek tek bir uygulama yok. Video seyretmek de çok pahalı

4g stat