GSMA Kongresi kapsamında Barselona’ya gelirseniz, o hafta Barselona, Real Madrid ile maç yaparsa, bu dünyanın en önemli futbol aktivitelerinden biriyse… Gider seyredersiniz. Bunun lamı cimi yok. Bunu seyrederken gördüklerinizi teknolojiye ve Avrupalılara bağlamanız, oraları daha iyi anlatmanıza neden olacaktır. Ben de öyle yaptım.
Barselona ve Real Madrid Avrupa’nın, dolayısıyla da dünyanın en büyük birkaç takımından biri. En büyük ikisi dersem polemik çıkacaktır o yüzden de bu ifadeyi kullanmakta fayda var. Dünyanın en büyük futbol organizasyonu, dünyanın en büyük GSM organizasyonuyla çakışınca, ve siz de bu organizasyonla yatıp kalkıyorsanız, ister istemez kafanız gidiyor. Anlatayım…
• Her ne kadar bazıları aksini düşünse, istatistikler tersini söylese de her iki takımda oynayanları çıplak gözle görünce anlıyorsunuz: Bunlar da insanmış meğer… (GSMA Kongresini düzenleyenler gibi)
• Maça gelen seyirciler 500 avrolara varan fiyatlarla bilet alıyorlar. Bunun sebebini hep sormuşumdur kendime evde beleşe seyretmek dururken neden bunu yapıyorlar diye… Orada olmak, insanın hayatında paylaşmak isteyeceği şeylerin başında geliyor. Oraya gelen her kişi, çıkışta mutlaka bunu paylaşıyor. Dolayısıyla paranın bir kısmını seyretmek için verirken çok büyük bir kısmını oradaydım demek için veriyorsunuz. (GSMA Kongresinde olduğu gibi)
• Stadın önüne maçın başlamasına 15 dakika kala geldiğiniz için kendinizden nefret ediyorsunuz. Ama 80 bin kişilik statta kuyruğa girip içeri girmeniz, aranmanız, yerinizi bulmanız ve oturmanız 8 dakika sürüyor. (GSMA kongresinde Fast Track isimli kuyruktan tüm işlemlerinizi sadece bir kare kod göstererek bitirme vaktiniz gibi)
• Oraya gelen seyircilerin de sıradan insanlar olduğunu, küfür ettiklerini, meşale yaktıklarını, gol yiyince maçtan erken çıktıklarını görüyorsunuz. Yani bu Türkler adam olmaz abi demeye gerek yok, aynısı orada da var.
• Arkanızda oturan adam Messi yanlış pas atınca ona ana avrat sövüyor. Şeytan diyor ki tut kolundan, getir onu Türkiye’ye paso bizim maçları göster… Ama insan hakları diye bir şey var Avrupa’da.
• Dünyanın en pahalı tribünlerine oynayan dünyanın en pahalı futbolcusu da olsalar, bu uzay starları da artistik yapıyorlar. Vakit çalıyorlar, birisi yakınından geçse bile kendilerini yere atıp 23 tur dönüyorlar. Hakeme ve otoriteye bunları yapan bir sürü şirketimiz mevcut.
• İzlediğiniz maç bazen sıkıcı olabiliyor. Ama bunu kime söyleyeceksiniz ki? Ülkenize döndüğünüzde “gittik ama bi numarası yokmuş abicim” dediğiniz herkes size karşı derin bir kin besleyecektir. O yüzden sürekli güzel taraflarını görmeye çalışıyorsunuz, sıkıcı tarafları beyninizin karanlık bölümlerine iteliyorsunuz. (GSMA kongresinde de öyle olmuyor mu?)
Her iki etkinlikte de orada bulunduğunuz için orada bulunamayanlar adına kendinizi suçlu hissediyorsunuz… Keşke ülkenin imkanı olsa ve Türkiye’nin de dünya çapında bir El Classico’su olsa. Biz öyle söylediğimiz için değil, öyle olduğu için dünya çapında olsa