Cep telefonları akıllanınca hayıtımızda her şeyin cep telefonu olacağını sandık. Sonra devreye tabletler, daha hafif bilgisayarlar ve benzeri ürünler girince akıllı ceplerin pabucu dama atıldı. Sonra tabletlerin çok ileri gidebileceği konuşuldu. Daha hafif ve uzun piliyle çok güzel yarınlar sunuyordu bizlere. Ama bir süre geçtikten sonra sanıldığı kadar büyük gürültü koparılmaması gerektiği de ortaya çıktı. Çünkü tabletler ne yaparlarsa yapsınlar bilgisayarın gücüne ya da onun ekran genişliğine sahip olamıyorlardı. Ekrandan yazmak güzeldi ama tableti olan bir kişi bilgisayarını nereye koyduğunu unutmuyordu. Bilgisayarlar tarafına baktığımızda pil sorunu, ağırlık sorunu, taşıma sorunu kucağımızda. Bunların yakın vadede çözümü, ne kadar hafiflese bile yok gibi duruyor.
Peki bizim aslında neye ihtiyacımız olduğuna bakalım: Hangimiz son beş yılda alacağı tablet için işlemci gücüne bakarak almaya karar verdiniz? Elinizi vicdanınıza koyarak cevap verin lapin gibi atlamayın. Peki kaçınız bu tabletin hafızası 32 dur şunun 64’ünden alayım dedi? Bu örnekleri arka arkaya çoğaltabiliriz.
Haydi dürüst olalım: Hepimiz görüntü peşinden koşuyoruz. Hepimiz ekranda ne kadar iyi gördüğümüze bakıyor, hatta o ekranla ne kadar iyi göründüğümüze dikkat ediyoruz. İşte tüm bunların çok önemli bir çözümü var: Gözlük.
Gözlük belki de 100 yılı aşkın süredir daha şık görünmek için kullanılıyor. Ama milattan önce 5. yüzyılda Mısır’da daha iyi görmek için kullanılıyormuş. 1200lü yılların sonunda İtalya’da ciddi kullanımları başlamış. Gözlük deyince herkesin aklına ne gelir? Bir kesim için inek öğrenciler, kavga etmeyi bilmeyenler ve zayıflar. Ama çok daha büyük bir kesim için akıllı olmak, karizmatik olmak, yakışıklı olmak ve farklı olmaktır gözlük. Bu iyi özelliklerin hiçbirini elinizde tuttuğunuz bilgisayar, telefon ya da tabletle sağlamayazsınız. Çünkü yeterince parası olan herkes o cihazı alabilir ama eğer burnunuz kocamansa ne yaparsanız yapın o gözlüğü takıp da karizmatik olamazsınız.
İlk Google Gözlük sohbetiyle burun buruna geldiğimde benim aklımı yerinden oynatan şey ekran oldu: evet artık ekran taşımayacaktık. elimizde tuttuğumuz cihazların santimetrekare hesabıyla çok büyük bir kısmını ekran için yanımızda götürüyoruz. Ağırlık konusu da bundan çok farklı değildir. Eğer ekran derdimiz olmasaydı teknoloji cihazlarımızı belki de yüzüklerimizde taşıyabilir hale gelebilecektik. Akıllı cep telefonları çıkmadan önce telefonların çok küçülüp günün birinde yok olacağından korkan bizler değil miydik? Sonra 4 inçlik telefonlar bile çok küçük görünmeye başladı bize bugün acaba 7 inç olur mu diye tartışıyoruz.
Eğer yeterince büyük bir ekranımız varsa kibrit kutusu kadar bir aletten görüntü aktarabilir, yanınızda kilolar ya da çantalar taşımak zorunda kalmayabilirsiniz. Gözlükle görüntüleme teknolojileriyle ilgilenmiş, bu alanı biraz kurcalamış olanlarımız varsa mutlaka hatırlayacaklardır, oralama kalitede bir gözlükle 55 inçlik bir ekrana iki metreden bakıyormuşçasına yüksek çözünürlüklü görüntü alabilirsiniz.
Gelelim bu sistemin yönetilebilirliğine: Yakın zamanda piyasaya sürülen birçok oyn konsolu, artık herhangi bir ekstra cihaz taşımadan sadece vücut diliyle uzaktan farklı aletlerin kontrol edilebileceğini, üstelik çok da karmaşık işlemler yaptırılabileceğini gösterdi bize. Eğer 10 tuşlu bir kontrol cihazının yapabildiklerini ellerimizi vücudumuzu oynatarak yapabiliyorsak o zaman aynı şeyi bir gözlük ve onun yeterince iyi kamerasıyla neden yapamayalım? Havada yazı yazmaktan, belli dokümanları bir noktadan alıp diğerine taşımaya kadar her şeyi yapabilir, dokunmatik ekranla yaptığımız işlerin kapasitesini on katı artırabiliriz. Bunları sadece havada yaptığımız için de çok uçuk kaçık cihazlara ihtiyacımız olmayacak.
Pil sorununa gelince… Taşıdığımız cihazların en zorlu kısmı pilleriydi. Çünkü ekran ne kadar gelişip parlaklık artarsa pil o oranda azalıyordu. Ama görüntüyü sadece göz bebeğinizin görebileceği kadar yakına getirirseniz, artık parlaklık ve netlikle ilgili bir sorunumuz kalmayacak. Bir o kadar da pil ihtiyacımız azalacak. Bluetooth cihaz kullananlar bilirler, 50 gramın altındaki bir aletin içindeki pil, o cihazla bizim saatlerce konuşmamızı sağlar.
Kısacası: Şık bir gözlük ki üstünde kamera barındırıyor, yeterince iyi bir ekranı var. İçinde el hareketlerimizi algılayabilecek bir yazılımla bezeli. Yanımızda bu gözlüğü yöneten yeterince büyük, içinde pil ve işlemcisi bulunan belki sadece çakmak büyüklüğünde bir kutucuk. İşte sizin yeni bilgisayar laboratuvarınız. İşte bu dünya beni çok heyecanlandırıyor. Şimdilik gözlükle yapılan video görüşmesi, gözlüğün bize yer göstermesi… Bunları şimdiki zamanın palavraları olarak algılıyorum.