Kişisel veriler devlete değil Allah’a emanet

Aykan ErdemirKişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı’nı 14 Ocak 2015 Çarşamba günü Avrupa Birliği Uyum Komisyonu’nda görüştük.

24 Ekim 1995 tarihli 95/46 sayılı Avrupa Birliği Konseyi ve Avrupa Parlamentosu direktifi kişisel verilerin işlenmesi ve korunmasına ilişkin kapsamlı bir düzenleme öngörmektedir.

Türkiye’de 1995’ten bugüne 95/46 sayılı direktifin öngördüğü düzenleme için tek bir adım dahi atılmamıştır.

95/46 sayılı direktiften bugüne kadar geçen 20 yılın 12 yılında iktidarda olan AKP, Kişisel Verilerin Korunması hakkında yasal düzenleme eksikliğinin baş sorumlusudur.

AKP’nin kişisel verilerimizin korunmasına ilişkin tavrı “Saldım çayıra Mevlam kayıra”dır.

Vatandaşlarımızın kişisel verileri Allah’a emanettir.

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı vahim hata ve eksikliklerle doludur.

Tasarı, Avrupa Birliği müktesebatına, Avrupa Birliği direktiflerine ve Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarına açık aykırılıklar içermektedir.

AKP, bu tasarı ile “Avrupa Birliği direktiflerini tanımıyorum, Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarını tanımıyorum, Avrupa Birliği müktesebatıyla çelişen bir düzenlemeye gidiyorum” demektedir.

AKP, bu tasarı ile Avrupa Birliği’ne rest çekmektedir.

Kanun tasarısı, AB sürecinin gerektirdiği yönetişim anlayışından uzak bir şekilde hazırlanmış, sivil toplum, sektör ve diğer paydaşların beklenti, eleştiri ve görüşleri dikkate alınmamıştır.

Kanun tasarısı birey merkezli değil devlet merkezcidir. Tasarı ile özel sektöre ciddi kısıtlama ve yaptırımlar getirilirken kamuya orantılılık ilkesiyle bağdaşmayan geniş istisnalar tanınmıştır.

Kanun tasarısı kişisel verilerin korunması noktasında özel sektör ve kamuya eşit uzaklıkta değildir.

Tasarıda yer aldığı şekliyle Kişisel Verileri Koruma Kurulu 95/46 sayılı AB direktifinin 62. resitalinde öngörülen “tam bağımsızlık” ilkesini hiçe saymaktadır. Adalet Bakanlığı’yla ilişkilendirilen ve tüm üyeleri Bakanlar Kurulu’nca atanması öngörülen bir kurulun “tam bağımsız” çalışacağını iddia etmek vatandaşların aklıyla ve Avrupa Birliği ile alay etmek demektir.

95/46 sayılı AB direktifinin 9. maddesinde kişisel verilerin işlenmesinde edebi, sanatsal ve gazetecilik amacıyla kullanımlara muafiyet sağlanması öngörülmüşken tasarının 24. maddesi muafiyetleri yalnızca “basın özgürlüğü” ile sınırlandırmıştır.

95/46 sayılı AB direktifinin 61. resitalinde ticari birliklerin sektörlerine özgü davranış kuralları düzenlemeleri öngörülmüş ve yasanın sınırları içinde özdüzenleme anlayışı teşvik edilmişken, kanun tasarısında bu yaklaşım tümüyle eksiktir.

Tasarının 6. maddesinde yer alan özel nitelikli kişisel verilerin tanımında cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğiyle ilgili veriler kapsam dışı bırakılmış, cinsiyetçi ve homofobik yasama anlayışında ısrarcı olunmuştur.

Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı mevcut şekliyle yasalaştığı takdirde, Diyarbakır’da yaşları 6 ile 14 arasında değişen çocukların polis tarafından fişlenip Milli Eğitim tarafından İnternet sitesinden teşhir edilmesine benzer utanç vakalarını daha çok yaşarız.