Koltuğun kenarına oturan misafir

abilerEskiden büyüklerimiz öyle derdi: Koltuğun kenarına oturan misafir. Özellikle bayramlarda eve gelen misafirlerdi bunlar. Her an kalkacakmış gibi oturan, uzun ve keyifli bir ziyarete gelmemiş olan kişiler için söylenirdi bu. Gerçekten de koltuğa değil koltuğun kenarına otururdu bu misafirler.

Şimdi bakıyorum sosyal medyamız da aynı durumda. Haberini yaptım kan ağlayarak…Facebook, Twitter ve Google Plus önemli bir kapanma tehlikesi atlattı. Ülkemde örgüt olarak tanımlanan birileri Adana’da yakalanan TIR’ların muhteviyatıyla ilgili bilgi geçirmiş ele. Bunu da sosyal medyadan yayımlamış. Yayımlayınca ortalık ayağa kalkmış ve bütün sosyal medya araçları dürtülmüş.

Allahtan sosyal medya sahipleri “tamam baba ne demek hemen kaldırıyoruz” dediler de hala bir sosyal medyamız var. Ama olmayabilirdi de…

Mesela Google Plus’ta çalışan Elisabeth ablanın o gün muayen günü olduğu için çok acı çekmesi söz konusu olabilirdi. Kendisine ulaştırılan bilgiyi alamamış olabilirdi. “Aman ablacığım ne yapıyoruz” sorusuna içinde bulunduğu günün anlam ve önemine binaen “ay bana ne ne yapıyorsanız yapın bana mı güvenip internete girdi Türkiye” diyebilirdi.

Mesela Facebook’ta çalışan Richard amca, kaynının düğün halayına katılmak için Boston’a gitmiş olabilirdi. Telefon açıp “hacı maillerine bakmıyorsun ama Türkler kapatırız diyorlar bak” diyenleri “dur oğlum tam hızımızı aldık yemişim Türkiye’yi dünyayı lay lay laaay la” cevabıyla geçiştirebilirdi…

Veya en acayibi, Twitter’daki Joe, “oğlum Türkler sansürcü gözükmesin diye ben niye içerik kaldırıyorum… Bunlarda herhangi bir sorun yok ki. Bana ne lan biz sansürcü olacağımıza kaldırmayalım bunları Türkler sansürcü olsun” diyebilir…

Yani Türkiye’de sosyal medyaya yatırım yapan binlerce şirket, oranın vasıtasıyla iş bulmuş on binlerce insan, haber kaynağı olarak orayı kullanan milyonlarca insan, Elisabeth, Joe ve Richard’ın kafa durumuna bağlı.

Yani bir başka deyişle internet koltuğun kenarında oturuyor.

Yapmamız gereken ne? Maddeler halinde, TKNLJ formatında yazalım:

  1. Sosyal medya şirketlerinin bu bakış açısıyla Türkiye’de en azından irtibat ofisi açmaları şart. Bu iş gerçekten Türkiye şartlarında kaçınılmaz oldu
  2. Türkiye kural ve kanunlarını benim dediğim tek doğrudur modundan çıkarmalı… Biz artık dünyayla entegre çalışıyorsak sadece kendi doğrularımızla dünyanın bize uymasını bekleyemeyiz.
  3. Sosyal medyada yayılan bilgiler eğer biz bu derece üstüne gidersek daha hızlı yayılıp efsane oluyor. Mesela Adana ve TIR hikayesi sosyal medya bu yüzden kapatılma riskiyle karşı karşıya kalana kadar kesinlikle radarımda değildi. Ama şimdi o konuda bayağı şey okudum. Buna Streisand Effect deniyor. Ben de yazmıştım bu konuda… Yani bazen görmemek dikkatleri üstüne çekmemek anlamına da gelir.