Biz 30-40 milyon dolarlık yatırım ve araştırmayla kendi 4G’mizi ve 5G hizmetlerini hayata geçirebileceğimizi düşüneduralım, bu işin kaynağı Kuzey Avrupa dünyanın ötesine geçmeye hazırlanıyor. Kuzey Avrupa’nın teknoloji gülü ve Turkcell’in büyük ortağı TeliaSonera, kadim dostu ve mobil teknoloji partneri Ericsson ile 2018 yılında 5G’yi bulundularsa coğrafyada vereceklerini duyurdu.
Bulundukları coğrafyanın ne olduğunu açmak gerekirse İsveç’in başkenti Stockholm ve Estonya’nın başkenti Tallinn’den bahsediyoruz.
Daha önce yaptığımız haberlerde olimpiyat ve dünya kupalarında denemelerin yapılacağını dile getirmiştik. Daha önce 2020 yılından önce bu teknolojilerin hayata geçirilemeyeceğini de dile getirdik. Peki Nasıl oluyor da 2019 yılında standartları belirlenecek teknolojiyi 2018 yılından itibaren verebilmeye başlıyorlar?
Bu sorunun bence iki net cevabı var: Birincisi bu teknolojiyi geliştiren şirketler zaten bunlar. 2G’den bu yana oldukça emekleri var bu evrende. Dalga boylarının seçiminden antenlerin yapısına, donanımdan yazılıma kadar birçok alanda söz sahabiler. Dolayısıyla üç aşağı beş yukarı neyin önlerine gelebileceğini tahmin ediyorlar.
İkinci sebep ise yine bence “risk alabilmeleri”… Hani olmaz ya… Daha önce sözünü ettiğim bilgi birikimine rağmen bambaşka bir 5G çıkarsa karşımıza her şeyi silip atmaları kaç paralık sorun çıkarır Avrupa’nın küçük İsveç’i ile 1,3 milyon nüfuslu Estonya’sı için? Bence bu riske değer.
Peki bu riski niye alıyorlar? Sebep çok basit: Çin ve Rusya gibi ülkelerin ülkelerinde yapmakta olduğu canlı testlerle elde edecekleri birikimlerin ötesine canlı test ortamları sayesinde geçmeyi planlıyorlar. Çünkü gerek Huawei gerekse ZTE o ülkelerde ciddi bilgi birikimlerine sahip olacak. O ülkelerin bizdeki BTK muadili regülatör kurumları bizdeki gibi “hayır test yapamazsınıııız bu frekanslar beniiiim” diye bağırmaktasın onlara her tür izni veriyor. Biz buna halk arasında “helal olsun” diyoruz.
TeliaSonera ve Ericsson yapacakları bu çalışmalarda değişik 5G senaryolarını deneyeceklerini duyurdular. Mesela bir grup bir yerde yoğun biçimde toplanınca veya arabayla giderken bir bazdan diğerine zıpladığınızda yoğun internet akışınızın ne duruma geleceğini denemede veya yağmur çamur kar kış ortamında ne olacağını bu şekilde deneyerek öğrenecekler. Bunları kurduğunuz laboratuvara gazetecileri toplayarak “aaa ne kadar enteresan bakın bir gigabiti gördük biz bunu dörde çıkarırız” demekle olmaz.
Bir de 5G’nin en önemli yanlarından biri de nesnelerin interneti, İngilizce’den kısaltmasıyla IoT. Kuzey Avrupalılar herkesten önce başlayarak bu alanda yeni iş modellerini araştıracaklar. Şimdiye kadar yapılan IoT uygulamaları SMS ve dar bant genişliklerinden gönderilen veriler üstüne kuruluydu. Acaba gigabit internet geldiğinde bu cihazlara yeni iş ortamı bulabilir miyiz? Bakmakta fayda var.
Peki şu soruyu soranlar çıkabilir: Türkiye’nin Cumhurbaşkanı iki yıl sonra 5G’ye geçeriz deyip sonrasında koca 4G’nin adını 4,5G yaptığında neden bu kadar söylendin? Bak yapanlar yapıyormuş… Bu sorunun cevabı çok basit: Yukarıda saydığımız gibi bizim ülkemiz ne ağ geliştirme konusunda bu kadar etkin, ne de şimdiden bir şey kurup sonra neyse olmadı bari değiştirelim diyecek yeterliliğe sahip. Ülkeni küçük görme demeyin, bildiğim bir şeyler var ki söylüyorum bunu.
Bir sorun bakalım etrafınızdakilere neden hala Türk baz istasyonlarının testleri başlamadı diye. Acaba yeterliliğin olmamasından kaynaklanıyor olabilir mi?
TeliaSonera ve Ericsson 4G uygulamalarını da 2009 yılından itibaren vermeye başlamıştı. Onu da size bir şekilde hatırlatmak isterim…