Geçtiğimiz hafta teknoloji gündemine bir bomba düştü: Ayşegül İldeniz, Silikon Vadisi’ne gidiyor!
Türkiye’den yurt dışına giden tepe yöneticilere alışkınız. Daha yeni Eylül ayı içinde Vodafone CEO’su Serpil Timuray’ın benzer bir haberiyle gündemimiz değişmişti. Hemen telefona sarılıp Intel’in halkla ilişkilerini aradım biraz daha detaylı bilgi alabilmek için. Bana İldeniz ile bir ortak toplantı tasarlandığını, orada herkesle konuşmanın mümkün olacağını söylediler.
Bu yüzden düzenlenen toplantıya biraz da koşarak gittim. Aklımda bir tane ve bence çok önemli bir soru vardı Ayşegül İldeniz’e sormak için. Bu sorunun cevabı Türkiye’de ne olup bittiğini, Türk insanının gelecekteki yerini de anlatacaktı.
Toplantıda İldeniz, yeni görevinin Intel yeni teknolojiler bölümü dünya başkan yardımcısı olduğunu söyledi. Özellikle giyilebilir teknolojiler konusunda saatten gözlüğe, tıbbi cihazlardan eğitim araçlarına kadar birçok konuda Intel gibi bir devin geleceğine yön vereceğini belirtti. Ve ben sorumu sordum: “Peki neden siz?”
İldeniz’in bir iki saniyelik duraklaması abaca kırıldı mı, içerledi mi yoksa cevap vermeyecek mi şüphesi uyandırsa da açık yüreklilikle cevap verdi: Öncelikle sahip olduğu soft skill dediğimiz insani özellikleri saydı. Bunların başında insani ilişkileri, bilgiyi kullanma şekli gibi şeyler geliyordu. İkinci sırada 98’den bu yana Intel’e yaptığı katkıları gündeme getirdi. Intel’in nereden nereye geldiği, hangi aşamalardan geçtiği gün gibi aşikardı. Yönetimi boyunca ülke ekonomisinin yaşadığı krizlere rağmen yaptıkları, şirkete kattıkları; teknolojinin gelişimine aşikar olmayan kullanıcı ve yazarlara birşey ifade etmeyebilir. Bilmeyenler büyük bir şirket tabii ki büyüyecek diyebilir. Ancak ürünleri beğenip beğenmemeyi bir kenara bırakacak olursak Intel, dünyadaki gelişiminden kat be kat hızlı ve fazla büyüdü ülkemizde…
Üçüncü planda söyledikleri çok daha enteresandı: İldeniz aslında Afrika ve Ortadoğu bölge müdürlüğü yaptı. Hatta bu terfiyi aldığı gün benin onunla beraberdim ve bunu öğrendiği için yapacağımız röportaja biraz da geç gelmişti. Parantez içinde bu terfiyi fısıldamıştı bana. Yöneticiliğini yaptığı bölge şüphesiz ve tartışmasız dünyanın en zor alanıydı. Dünyada aktif savaşların sürdüğü; bırakın yoksulluğu açlığın, hatta susuzluğun yaşandığı bir alandı. Bu bölgede siz bilişimi anlatıp onun temel bileşeni olan bilgisayarların kali olan yongaları pazarlamaya çalışıyordunuz. Bu alanda elde ettiği başarılar onu şirkette çok daha farklı bir yere getirmiş.
Şimdi kendi deyimiyle önünde bembeyaz bir tuval var: Bu tuvalin üstüne geleceğin teknolojilerini çizecek. Bu kadar büyük bir şirketin en önemli işi olan yeni sektör yaratma görevinin Ayşegül İldeniz’e verilmesi bir Türk olarak beni gururlandırıyor. Intel’in onun yaratıcılığını satın alması harika. Türkiye’nin Atletico Madrid’e futbolcu transferinden daha az para kazandırır belki ülkeye… Ama hepimiz için çok daha önemli fırsatlar yaratacaktır…