Türkiye’nin en ilginç markalarından aynı zamanda bence en ilginç başarı öykülerinden biri Monster. Nedeni çok basit: Türkiye’de kaç bilgisayar markamız var? Türkiye’de kaç sıfırdan yaratılmış bilgisayar markamız var? Türkiye’den yurt dışına açılmış kaç donanımcı iş insanımız var? Eğer az varsa, bunu yapanlar başarı öyküsü yazmış demektir.
Açıkça söylemek gerekirse öyle net bir bilgisayar hayranı değilim. Sadece kullanıcıyım. Hele performanslı oyun bilgisayarı filan işim olmaz. En azından bu yaşlarımda. Ama ben de böyle doğmadım.
Şu anda biz aslan bilişimciyiz kaplan medyacıyız diyenler doğmadan çok önce 1983 yılında bir Commodore 64 bilgisayarım vardı. O zamanlarda Türkiye’de resmi oyunlar satılmıyordu. Satılsa alır mıydım bilmiyorum. Ama biz oyun almaya, Joystick almaya, aletin kırılan parçalarını yaptırtmaya Kadıköy’deki Yazıcıoğlu İş Hanı’da giderdik. Ben şanslıydım. Çünkü bu han benim oturduğum evin bir sokak altındaydı. Bir Kadıköy çocuğu olarak günlerim haftalarım aylarım geçti orada.
Orası enteresan bir mekandı. Bilgisayar ve elektronikçiden başka hiçbir şey yoktu orada. Telsiz mi alacaksınız? Röle mi alacaksınız? Bir devre mi yaptıracaksınız? Bilgisayara parça mı arıyorsunuz? Elbette Yazıcıoğlu İş Hanı’na gideceksiniz. Çünkü orada bunları bulmak mümkündü ama bunlardan anlayan insanları bulmak en önemlisiydi. Ben şu parçayı almak istiyorum dediğiniz zaman karşınızdaki size o parçanın sülalesini döker, bir de üstüne üstlük o parçanın daha iyisini ve daha çok işinize yarayanını size anlatırdı.
Yazıcı da denen bu pasajda çalışmak hele hele orada bir dükkanı olmak inanılmaz pretsijli bir şeydi bilişim dünyasında. Oradan içeri anlamayan adam girmezdi. Oradan içeri anlamayan müşteri bile almazlardı neredeyse…
İşte o yıllarda İlhan Yılmaz isminde bir girişimci orada çalışmış oranın havasını koklamış bir girişimci olarak orada bir dükkan açmak istiyor. Piyasada sevilen ve el üstünde tutulan biri ama orada dükkan açmak kolay mı? Değil. Ucuz mu? Hiç değil. Borç harç, elde avuçta ne varsa bir araya getirip bir dükkan açıyorlar. Bilgisayar toplayıp satmaya başlıyorlar.
Ardından markalaşmaya karar veriyorlar. Peki süper bir bilgisayar toplayıp satacaksınız buna ne marka verirsiniz? Komikli bir çizgi film olan Pixar yapımı Monsters Inc. seyrederken madem canavar gibi bilgsayar yapıyoruz adını filme atfen Monster koyalım diyorlar. Logoları çiziyorlar, isim tescillerini yapıyorlar, dergilere ilan filan derken…
Bugün Kozyatağı’nda 8 kat yüksekliğinde iki de bodrum katı olan bir bina açılışı yaptılar. O bölgeye tepeden bakan binada inanılmaz bilgisayarlar tasarlıyorlar, satış stratejileri geliştiriyorlar, ülkenin değişik yerlerindeki ofisleri yönetiyorlar, yurt dışındaki ofisleri yönetiyorlar ve yeni yabancı ofisler açılabilmesi için çalışmalarını sürdürüyorlar.
Biz ülkemizde nelerle gurur duyuyoruz bilişim alanında? Kimleri el üstünde tutuyor kimleri sözde bilişim STK’larının başında görüyoruz? Büyük sermayelerle çok bilgisayar alma riskine girmiş, yabancıdan alıp devlete satmış para babası abilerimizi… Al IBM’i Amerikalıdan 100 liraya, sat devlete Ahmet’e Osman’a 110 liraya. İşte bilişimcilik!
Monster bilgisayarın yaratıcısı İhsan Yılmaz ne yapmış? Sektörde bilinirliğini sermaye yapmış, yılda 50 bilgisayar satmak için işe girişmiş, aile efradından para alarak markalaşmış, bilgisayarların üstüne basılacak etiketlerin fiyatlarının toplam sahip olma bedeline etkisini araştırmış ve ortaya ülkenin en çok beğenilen ve en çok satan ürününü. çıkarmış.
Biz kiminle gurur duyuyoruz diye sorduktan ve tüm bunları anlattıktan sonra yeni soruyu soralım: Sizce biz kiminle gurur duymalıyız?