Sosyal medyada hepimiz mahkum ve gardiyanlarız

1971 yılında ABD’de Stanford Üniversitesi’nde psikolojik bir hapis deneyi yapıldı: Okulun alt katlarından biri hapse dönüştürüldü ve öğrencilerin bir kısmı gardiyan bir kısmı ise mahkum olarak tanımlandı. Psikoloji profesörü Philip Zimbardo bu deneyde gardiyan olarak seçilen sıradan insanların bir anda işkence etmeye yatkın vahşiler haline dönüştüğünü, mahkumların ise tahakkümü ve baskıyı kabullenen insanlar oluverdiğini ortaya koydu.

Hikaye 2001 yılında Alman sineması tarafından Das Experiment adında bir film olarak çekildi ve akabinde kült filmler sıralamasında çok yukarılara çıktı. 2010 yılında Amerikan sineması atladığı günleri telafi edercesine yüksek bir oyuncu kadrosuyla Das kelimesini atıp The koydu ve filmi yeniden çekti. Film de aynı şeyi anlatıyordu: Bir deneyde para kazanmak isteyen insanlar, sıradan insanlar, bir anda yüksek otoriteyi simgeleyen kırmızı ışığın sevdalısı olarak tüm insanlıklarını bir kenara bırakarak vahşileşiyorlardı filmde…

Günümüzde hepimizde bu Standford deneyinin yansımalarını görebilmemiz mümkün: İnsanların kendilerini ifade ettikleri sosyal medya adı verilen bir oluşum yaratılıyor. Bu alana girmeden önce insanlar sıradan diye nitelendirebileceğimiz tipler.

Ardından sohbet başlıyor. Biri fikrini söylüyor. Diğeri buna karşı çıkıyor. Sosyal medyanın internette olması bir şey değiştirmiyor. Sosyal psikoloji kuralları işliyor. Bir kesim birbirini eziyor, diğer kesim tahakküme boyun eğip kendi fikirlerinden vazgeçip ılımlı olmak adına kendi özünden ödün veriyor. Herkesin fikir belirtmesi için kurulmuş ortamda bir anda doğal ezen ve ezilenler çıkıyor.

Bunun oluşmaması için ne yapmak lazım? Bu sorunun belli ve net bir cevabı yok. Konu insan olunca sosyal yapıyı, hatta sosyal pskilolojilerini bir kalemde hiç varolmamış gibi değiştirmeleri mümkün değil. Ama önemli bir açı var, bu çizilen ve yaratılan dünya, bizim insanlık olarak idealize ettiğimiz dünya değil. İnsanlık adına binyıllardır üstünde çalıştığımız değerlerin bir bileşkesi hiç değil. İnsanın vahşi, The Experiment filminde söylendiği şekliyle evrim öncesine en yakın hali fikir paylaşımı için ideal bir yapı oluşturmuyor. Sosyal medya ne için var ki eğer fikir paylaşamayacaksak?

Ama sosyal medyanın en kötü tarafı vahşileşen insanların yarattığı kaos değil. Tam tersine mahkum psikolojisine girenlerin yarattığı her tür baskıya boyun eğen yönü… Stanford deneyinde Zimbardo, deneye katılanların artık deneyden para alma imkanı kalmamasına rağmen mahkum rolünü gönüllü olarak sürdürdüğünü söylüyor. Mahkum rolü yapan insanlar mahkumiyeti içselleştiriyorlar ve doğal olarak boyunduruk altına alıyorlar kendilerini anlamsız bir otokontrol mekanizmasıyla.

Biz de insan olmanın getirdiği baş kaldırı ve alternatif fikir geliştirme mekanizmasını unutuyoruz işte bu yüzden… Daha çok bağıran bir takım borazanların tahakkümünü kabulleniyoruz. Düşünmüyoruz, buna gerek duymuyor ve sadece onaylıyoruz.

Sosyal medyanın insanlığımıza ihtilyacı var. İnsanlığın buna ihtiyacı var…