Türk elektronik postası kim nasıl yaparsa olur?

Türkiye’nin verisinin Türkiye’de kalması için aslolan şeylerin başında her gün kullanılan her gün elden geçen şeylerin Türkleştirilmesi gerekiyor. Mesela elektronik posta gibi.

Turkcell kendinin üreteceği Türk elektronik posta konusunda bilgiyi kısıtlı ve kapalı bir kitleye vermek ve sorularımdan kaçınmak istediği için onunla ilgili bilgi veremiyorum. O kısıtlı gruba girme “şansı” yakalamış “şanslı” gazeteciler mutlaka sizlere onların yapacağı rüya gibi şeyleri anlatacaktır. Ben size bildiğim evrensel gerçekleri anlatayım…

Sıkça söylendiği gibi, eğer bir şeye para vermiyorsanız orada satılan şey sizsiniz demektir. Bu, özellikle internetten ücretsiz aldığımız hizmetlerde böyle. Sosyal medya gibi, bazı oyunlar gibi ve tabi ki elektronik postalar gibi.

Bir elektronik posta kullanırken kendimizi nasıl satabiliriz sorusu kafanızdan büyük bir hızla geçiyor olabilir. Cevabı çok kolay: Sizin bilgilerinizin kullanılması, sizin iletişim kurduğunuz kişilerin bilgilerinin kullanılması ve bu bilgilerin en iyi ihtimalle reklam için kullanılması…

Her ne kadar benim bilgilerimi alsalar de olacak diyen çok büyük bir kitle çıkacak olsa da aslında sizin bilgilerinizin başkalarının veri işlemesine katkı vermesi çok korkunç bir şey. Bunu belki 10 sene sona siz ama özellikle de siz gittikten sona çocuklarınız fark edecek ve hepiniz için çok geç olacak. O konuyu şimdilik geçelim.

Peki Türkiye’nin dışına çıkmayan bilgilerle bu işi yapmamız gerektiğini neden söylüyoruz? Çünkü Türkiye, Turkcell’in çağrılı kısıtlı kitlesine Turkcell’in dijitalden sorumlu genel müdür yardımcısının anlatamayacağı kadar önemli bir dönemeçten geçiyor.

Nedir o dönemeç? Şu anda Google’dan Facebook’a kadar uzanan belli bir yelpazede şirketler, dünyada ve Türkiye’de bir başkaldırı sürecinden geçiyor. Ne zaman bir kesinti olsa acaba Google onlara kestiğimiz cezalar yüzünden, ambargolar yüzünden, devletlerarası ilişkiler yüzünden bizim hizmetleri kesti mi acaba diye paranoya yapıp duruyoruz. Varlığımızın büyük bir kısmını bu şirketlerin üstüne koymuş yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline dönüştürmüşüz. Google dese ki bize “Sen bana ceza mı kesiyorsun? Peki vermiyorum o zaman size mail, bulut ve benzeri hizmetleri al ne halin varsa gör…” Sevgili Füsun Nebil ile düzenli olarak bunu konuşuyoruz. O belki de akil bir bakış açısıyla “bu insanlar buradan iyi para kazanıyor neden böyle yapsınlar ki” diyor ve çok büyük bir ihtimalle haklı. Ama bu her gün daha da şizoidleşen dünya düzeninde ya bir manyak çıkıp böyle bir şey derse ne yaparız? İşte başkaldırı dediğimiz şey burada başlıyor.

Verilerimizin onun bunun kucağında olmasından değil belki de sırf bu yüzden “yarın acaba çalışacak mı” diye düşünmeyeceğimiz bir temel internet varlığımız olmalı. Bankalara, iş yerlerine yaptığımız başvurulara, gün boyu yazılan kızlara oğlanlara vereceğimiz bir mailimiz olmalı.

Peki bunu kim nasıl yapmalı? İşte bu noktada meselenin temeline geliyoruz. Turkcell mi, Türk Telekom mu, Vodafone ya da Mehmet Efendi ve Mahdumları teknoloji şirketi mi? Ben oyumu hiçbirinden yana kullanıyorum. Kalıcı ve sağlam, içinde birilerinin dataları göğsünde sektirmediği bir maile ihtiyacım var benim. Bir tane de olsa böyle bir mailim olması gerekiyor. Turkcell kısıtlı basın kitlesine ne anlattı bilmeme imkan yok ama ben oyumu onlardan yana da kullanmam. Çünkü benim için Turkcell ya da Google çok farketmiyor. İçinde “atanmış” güvenilir yöneticilerinin olması, Türkiye’de vergi veriyor olması da umurumda değil. Onlar devlete devletin sahip olamayacağı teknik imkanlar sağlayabilir. Ama ben devlet güvencesi istiyorum. Yandex ya da Google neyse Turkcell de o benim için. Kar etmek isteyen ve bedava hizmet veren şirketlerin bakış açılarına eşit derecede güvenmiyorum.

Bu arada yine kısıtlı kitleden olmadığım için Turkcell’in verceği mailin alan adı kökünü bilmiyorum. Ama asla kullanmayacağım bir alan adı seç deseler… Yaani kelimesini veya bunun sağına soluna mail yazılmış halini işaretlerdim. Mail adresi dediğiniz şey bedava da olsa biraz karizması olmalı. O kadar da değil yaani