Yapay zeka tarihi okuyup yeniden yazıyor

Yapay zekâ (AI), yanmış Roma parşömenlerinin deşifre edilmesinden, parçalanmış çivi yazılı tabletlerin okunmasına kadar, araştırmacılara yüzyıllardır sahip olduklarından daha fazla veri sunarak eski metinlerin kilidini açıyor ve potansiyel olarak tarihi yeniden yazıyor.

2023 yılının Ekim ayında, İtalya’daki Napoli Üniversitesi’nden papirüs uzmanı Federica Nicolardi, Vezüv Yanardağı’nın MS 79’daki patlamasında yanmış bir papirüs parçasının görüntüsünü içeren bir e-posta aldı. Bu parşömen, 18. yüzyılda Pompeii yakınlarındaki Herculaneum’da lüks bir Roma villasında keşfedilen yüzlerce parşömenden biriydi. Yüzyıllar boyunca, parşömenlerin kırılgan, karbonlaşmış katmanlarını açma girişimleri birçok parçanın zarar görmesine neden oldu ve kalanların açılamayacağı kabul edildi. Nicolardi, okunamayan metinleri okumak için AI kullanma çabasına katıldı ve sonuçlar şaşırtıcıydı: Görüntü, koyu bir arka plana karşı parlak bir şekilde parlayan, neredeyse beş sütun boyunca uzanan, birkaç satır derinliğinde, düzenli Yunanca harflerle dolu bir papirüs şeridini gösteriyordu.

Bu gelişme, papirüs bilimi alanında devrim niteliğinde bir an olarak kabul ediliyor. Vezüv Mücadelesi olarak adlandırılan bu proje, AI’nın eski dünyayı nasıl yeniden şekillendirebileceğinin sadece bir örneği. Yapay sinir ağları, yanmış Roma parşömenlerinden Çin’in Orakl Kemik Yazısı’na kadar eski metinleri çözmek için kullanılıyor.

Bu teknolojiler, insanların okuyamayacağı kadar büyük arşivleri anlamlandırıyor, eksik ve okunamayan karakterleri dolduruyor ve neredeyse hiç iz bırakmayan nadir ve kayıp dilleri çözüyor. Sonuçlar, araştırmacılara yüzyıllardır sahip olduklarından daha fazla veri sunma potansiyeline sahip.

AI araçları, daha fazla dili tanıyabilir ve herhangi bir kişinin bilebileceğinden daha fazla bilgiyi depolayabilir ve metinlerdeki istatistiksel kalıpları kendileri keşfedebilir. Bu, araştırmacıların sadece yanıtlamak istedikleri soruları değil, aynı zamanda sorabilecekleri soruları da temelden değiştirebilir.

Bilgisayarlar, onlarca yıldır dijitalleştirilmiş metinleri kategorize etmek ve analiz etmek için kullanılıyor. Ancak mevcut heyecan, hiyerarşik katmanlardan oluşan ve özellikle birden çok iç katmana sahip ‘derin’ sinir ağlarının kullanımından kaynaklanıyor. 2010’larda eski metinlere derin öğrenmeyi uygulama girişimleri, papirüs veya palmiye yaprakları üzerindeki metinlerin dijital fotoğraflarına dayanıyordu.

Örneğin, antik Babil’den yüzlerce formüle dayalı idari ve yasal metindeki eksik karakterleri önermek için kullanıldılar. Oxford Üniversitesi’nde 2017 yılında başlayan bir proje, AI’nın potansiyelini gösteren ilk büyük girişimlerden biriydi. Antik tarih doktorası yapan Thea Sommerschield ve bilgisayar bilimi doktorası yapan Yannis Assael, Sicilya’dan Yunanca yazıtları çözmeye çalışırken, metinlerin okunmasının zorluğunu fark ettiler. Assael, makine öğrenme modellerinin bu konuda yardımcı olabileceğini öne sürdü. Araştırmacılar, MÖ 7. yüzyıl ile MS 5. yüzyıl arasında yazılmış on binlerce Yunanca yazıt üzerinde eğitilmiş bir RNN modeli olan Pythia’yı geliştirdiler. Daha sonra modele daha önce görmediği metinleri göstererek eksik kelime veya karakterleri önermesini istediler. 2022 yılında, bilinmeyen bir metnin tarih ve kökeni hakkında da önerilerde bulunan Ithaca adlı bir model geliştirdiler.

Bu sefer, bir girdi metninin farklı özelliklerini paralel olarak analiz eden ve bağlama göre ağırlıklandıran bir makine öğrenme atılımı olan dönüştürücü modeli kullandılar. Testlerde, Ithaca, antik metinlerde yapay olarak oluşturulmuş boşlukları %62 doğrulukla doldurdu; bu oran, insan uzmanlar için %25’ti. Ancak, Ithaca’nın önerileriyle desteklenen uzmanlar, boşlukları %72 doğrulukla doldurarak en iyi sonuçları elde ettiler. Ithaca, yazıtların coğrafi kökenlerini %71 doğrulukla belirledi ve kabul edilen tahminlere göre 30 yıl içinde tarihlendirdi.