Cumhurbaşkanının ağzından inovasyon

Haliç Kongre Merkezi’nde inovasyon konusu masaya yatırıldı. Konuyu Turkcell sahiplenmişti ve sponsorluk da yaptı. Konuyla ilgili açılış konuşmasını yapan Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv, hem kurumlar hem bireyler hem de özel sektör açısından başarı stratejisinin farklılaşma yolundan geçtiğini söyledi. Bunun için eldeki en büyük kaynağın inovasyon olduğunu ifade eden Ciliv, inovasyonun, önümüzdeki yıllarda daha da büyük önem kazanacağını, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması, daha yüksek rekabet gücü kazanması için inovasyonu çok iyi kullanması ve ürünlerini farklılaştırması gerektiğini dile getirdi.

Ciliv, ”İnsanımız artık bilgiye ulaşmakta dezavantajlı değil avantajlı hale geliyor. Her bireyimizin muazzam potansiyeli var. Ancak biliyoruz ki, büyük projeler, büyük başarılar tek bir bireyin değil, takımların, şirketlerin çalışmasıyla, üniversitelerle, devlet kurumlarıyla çalışmakla ortaya çıkar. Artık Türkiye’nin zamanı, artık bölgenin zamanı diyoruz” dedi.

Son yıllarda teknoloji ve inovasyon konularını himayesine alan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de toplantıya katılarak görüşlerini aktardı. Gül, 1750’li yıllarda en zengin ülke ile en fakir ülke arasındaki gelir farkının son yıllarda hızlanan inovasyon, teknolojik gelişme ve sermaye hareketleri nedeniyle yüzlerce kat açıldığını belirterek, ”Ancak uzun yılların ihmalinin yarattığı kayıpları aşmak için bu alanda çok daha süratli ve etkili yol almamız gerektiğine inanmaktayım. Sadece kişi başına milli gelir bakımından gelişmiş ülkelerle aramızdaki gelir farkını kapatmak için değil, aynı zamanda bölgesel dengesizlikleri gidermek ve gelir dağılımındaki adaleti sağlamak için de araştırma, geliştirme ve inovasyona çok önem vermemiz gerekmektedir” dedi.

Gül şunları sözlerine ekledi: “Ülkemizde uzun yıllar ihmal edilen bu konularda, son yıllarda gözle görülür bir bilinçlenme yaşanmaktadır. Hükümetlerden akademik çevrelere, iş dünyasında sivil topluma kadar pek çok kesim, bilim, teknoloji ve inovasyon alanında çabalarını ve aralarındaki işbirliğini olağanüstü şekilde artırmışlardır. Ancak uzun yılların ihmalinin yarattığı kayıpları aşmak için bu alanda çok daha süratli ve etkili yol almamız gerektiğine inanmaktayım. Sadece kişi başına milli gelir bakımından gelişmiş ülkelerle aramızdaki gelir farkını kapatmak için değil, aynı zamanda bölgesel dengesizlikleri gidermek ve gelir dağılımındaki adaleti sağlamak için de araştırma, geliştirme ve inovasyona çok önem vermemiz gerekmektedir. İnsanlık tarihi esasen bilim, teknolojik yeniliklerin ve diğer bir deyişle inovasyonun bir tarihidir. Çağları açan da kapatan da, büyük medeniyetleri yükselten de çöküşe sürükleyen de hep teknolojik değişme ve yenilikler olmuştur. Başarılı bir inovasyon politikası ancak bu tarz bir işbirliği, eşgüdüm ile yürütülebilecek bir husustur. Bununla ilgili bütün tarafların, sizler ‘paydaşlar’ diyorsunuz, hepsinin bir arada olması bu konferansı gerçekten güçlü kılmaktadır. İnsanlık tarihi esasen bilim, teknolojik yeniliklerin ve diğer bir deyişle inovasyonun bir tarihidir. Çağları açan da kapatan da, büyük medeniyetleri yükselten de çöküşe sürükleyen de hep teknolojik değişme ve yenilikler olmuştur. Yenilikler toplumların siyasi, askeri, iktisadi, beşeri ve hatta günlük hayatlarını radikal bir şekilde değiştiren en etkili ve mutlak bir dinamiktir. Enformasyon ve genetik teknolojisinin şekillendirdiği küresel bilgi toplumunda, bilim ve teknoloji ve yeniliklerin toplum hayatındaki yeri ve önemini tartışmak bugün için tuhaf kaçabilir. Ancak iktisadi düşünceler tarihinde neredeyse tüm ünlü iktisatçı ve sosyologların, bilim ve teknolojinin ekonomi ve toplum hayatındaki yerine değindikleri de bir gerçektir. Teknoloji ve inovasyonu ister sosyolog Markus veya Simon de Bolver gibi, insanı körleştirmek için bir araç olarak görelim, ister Adam Smith ve Karl Marx gibi insanın özgürleştirmek için temel güç olarak değerlendirelim hepimiz yeniliklerle bir şekilde yaşamak zorundayız ve yenilikler hepimizin hayatını çok köklü bir şekilde değiştirmektedir. Özellike biz iktisatçıların, kendimi de içine koyuyorum, ekonomik büyümenin uluslararası rekabetin temel faktörlerinden biri olan yenilik ve teknolojiyi göz ardı etmesi mümkün değildir. Bu nedenle Alfred Marshall’dan Friedrich List’e, modern bilgisayarın ilk mucidi olarak tanınan Charles Babbage’a, inovasyonun ekonomik temellerini en iyi ortaya koyan Joseph Schumpeter’a kadar büyük iktisatçıların bu konuyla yakından ilgilenmesi boşa değildi. Çünkü ekonomik büyüme, her zaman kalkınmaya yol açmayabilir. Ekonomik kalkınmadan anlaşılan büyümenin uzun dönemde sürdürülebilir olmasıdır. Bunu en iyi ifade eden meşhur iktisatçı meşhur iktisatçı Schumpeter’dır. Söylediği, ‘istediğiniz kadar posta arabalarını arka arkaya koyun, demiryolu görevini yapamaz’ diye güzel bir şekilde ifade eder.”