İnternetçi gazeteci polemiği

ABD’den başlıyor ya her şeyin ilkleri. Yine öyle olmuş. Uzun süredir hayatımızın içinde olan internet yazarı gazeteci midir, değilse nedir tartışmaları, resmi mahkemelere yansımış. Olayın özü çok basit. Birisi bir kurum için internetteki blogundan yazılar yazıyor. Mahkemelik oluyorlar. Dava açan kişi tazminat isteyecek oluyor. Davalı ben gazeteciyim basın kanuna tabiyim bana öyle dava filan açamazsın diyor. Mahkeme de senden gazeteci olmaz, sen sadece blogcusun diyerek konuyu sonraki dava ve isteklere emsal teşkil edecek şekilde sona erdiriyor.

Peki bu adam, blogcu olarak aynı zamanda gazeteci mi? Gazeteci kime denir sorunsalıyla girelim konuya: Gazetecinin gazetecilik yapması gerekiyor. Bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması şart. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunlu. “Gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir” diyor büyüklerimiz. 5N1K kaygısını da taşıyor olması lazım gazetecilerin.

Bu şartlarda internette yazan gazeteci değildir, gazetede yazan gazetecidir diyebilecek yeterliliğe sahip değiliz. Niye? Çünkü hükümet vesair kurumlara karşı dik durabilen bir gazeteciliğimiz zaten kalmadı. Herkes kenardan dolaşıyor. Peki güvenilirler mi? Gazetelerin biraz daha altında güvenilir gözüktükleri için pek az güvenilir oluyorlar.

ABD’deki sanal gazetecilere kıyasla bizimkilerin daha az okur kitlesi, çok daha az reklam geliri ve yazar kadrosu var.

Bu bakış açısıyla Türkiye’de gazeteci yok.

İnternet gazetecisi yok demedim dikkat edin…

Bu ülkede reklamverenler kullanıcılara insan gibi para verdikleri zaman, haber kaynakları çıkar grubu olmaktan çıktığı zaman, okurlar gerçekten okumaya başladığı zaman, yazarların hakları savunulduğu zaman… Gazeteci de olur, internet gazetecisi de…