Türk Telekom toplantılarına son dönemlerde denk gelemedim. Zaten Paul Doany, gelmesinden bu yana genellikle küçük, kapalı ve göreli olarak daha güvenli gruplarla buluşup bilgi aktarımında bulundu. O yüzden Türk Telekom, Paul Doany konuşacak deyince açıkçası biraz da heyecan duyarak toplantıya gittim.
Kendisiyle üç sene yakın çalışmış biri olarak söyleyebilirim ki toplantının ilk dakikalarından son sorulara kadar oldukça gergindi. Ama bu gerginlik anlattıklarına yansımadı. Hatta yine eski tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim: Genelde gergin olduğu zamanlarda daha net ve nokta atış bilgiler verir.
Bu toplantıda da öyle oldu. Size basın bülteninde yayınlanan bilgileri vereceğim ki o bilgileri zaten Doany de verdi. Ama bence toplantının yıldız bilgileri bültene yansıyan değil orada bu bilgileri vermeye başlamadan önce söyledikleriydi.
Söyleyiş biçimi ve daha önce gazetelere gönderdikleri açıklamalar belli ediyor ki Türk Telekom’un yabancı ortağı ile ilgili söylenen her şey mevcut iş yükü içinde onları yormuş. Şimdiye kadar hiç söylemediği bir şeyi toplantıda şu minvalde dile getirdi: “Benim tekrar Türk Telekom’a dönerken bir şartım vardı: Ortaklık işleriyle şirket yönetim işlerinin birbirine karışmasını engellemek.”
Bu bakış açısıyla anlıyoruz ki Doany amiyane tabiriyle hoplaya zıplaya gelmemiş. Kendi şartlarını koymuş. Biraz da zorlamış. Ama neticeye baktığımızda belki de şirket yönetimi için zaten olması gereken şartlar oluşmuş. Turkcell’in ortaklık yapısıyla ilgili yaşananlar ve bunun şirket bünyesine yansımalarının ne gibi sonuçlar çıkardığını düşünecek olursak, yerinde atılmış adımlar olmuş bunlar.
Doany’nin tavırlarından ve kelime seçiminden anladığım kadarıyla eski zamanları veya rakiplerinin tepe yöneticilerinin aksine devlete karşı kartlarını daha açık oynadığı da ortaya çıkıyor. Bunu nereden mi çıkardım? Elbette şirketi için yapılmayanları veya ondan istenen bazı şeyleri eleştirmesinden. Örneğin dedi ki: “Bizden diğer şirketlerle konuşup onlarla bağlantı paylaşımı yapmam istendi. Ama biz diğer operatörlerle aynı şartlarda oynamıyorum. Bizim lisans süresi dolunca yaptığımız fiber yatırımını da bırakmamız isteniyor. Oysa diğerlerinde aynı durum söz konusu değil…”
Basın bültenine yansımayan bir diğer konu da şirketin abone kazanım ve kayıp süreçleriyle alakalı… Doany sabit işletmenin bir süre sonra şirketin içine girdikleri zamanda olduğundan daha zorlu olacağını biliyormuş. Aycell ve Aria birleşmesinden ortaya çıkan Avea’yı bir şekilde almak zorundaydı. Ama bunu alırken kar edemeyeceğini bildiğini dile getirdi. Belli ki kendi önüne sunulan Avea alım aşamalarından hiç de mutlu olmamış. Hatta Telsim satışının 4,5 milyar dolarlık kısmının iyi olduğunu söylese de o operasyonun karlı olmayacağını da bildiğini dile getirdi.
Bu kadar konuşmayı söylediği bir cümle çok iyi özetliyor aslında: “Ben artık konuşmalardan sıkıldım. Bana iş yapalım deyin hemen yarın masaya otururum, ama artık konuşmalı iş yapmak istemiyorum…”