Kısıtlı zekaların ‘yapay zeka istemezük’ yaklaşımları

Yapay zeka hep hayalini kurduğumuz bir şeydi. Filmlerde, romanlarda, gazetelerde ve kısacası mümkün olan her yerde… Bir gelsin hayatımız bambaşka bir hale gelecek diyorduk. Ondan beklentimiz neydi? Bizim için birçok bilgiyi elekten geçirmesi en doğruyu bulması ve sonra da onları hayata geçirmemiz için bize gücünün yettiği tüm desteği vermesi.

Sonra ne oldu? Yapay zeka hayatımıza girdi. Ne yaptı? Bizim için birçok bilgiyi elekten geçirdi, bunları işledi, aralarından en doğrusunu çıkardı ve bunlarla işlerimizi en doğru şekilde yapabilmemiz için gücünün yettiği tüm desteği verdi.

Biz ne yaptık? Bu yapay zeka hepimizi bitirecek engellenmeli demeye başladık. Ne acayibiz biz…

Nesinden korkuyoruz?

Gerçekten kuzum yapay zekanın nesinden korkuyoruz biz? Çevreden topladığım bilgileri teker teker saymakla başlayalım:

İşsizlik: Yapay zekanın insanların yaptığı işleri devralması, işsizlik oranlarının artmasına ve bazı mesleklerin ortadan kalkmasına neden olabilir diyorlar. Olur mu? Muhakkak olacaktır. Yani yapay zeka geldiği için işinden olanlar asla olmaz demek doğru olmaz. Ama yapay zeka kim ki insanları işsiz bırakacak? Salak tekrarlı işleri elimizden alan bir yazılım. Salak tekrarlı işleri yapamamak insanları işinden ediyorsa… Onlar işsiz kalsınlar yahu. Bir aşçı düşünün ki patates soyup soğan rendeleyerek hayatını kazanıyor. Ve bir gün mutfak robotu çıkıyor. Adam ağlıyor aşçılar işsiz kalacak diye. Aşçılar patates soymaktan para kazanan insanlar mıdır? Öyleyse evet ya işsiz kalsınlar. Bitsin bu aşçılık mesleği…

Önyargı ve ayrımcılık: Yapay zeka modelleri, eğitim verilerindeki önyargıları ve ayrımcılığı öğrenebilir. Bu da sistemlerin, cinsiyet, ırk ve diğer demografik faktörlere dayalı olarak yanlış ve adil olmayan kararlar vermesine yol açabilir diyorlar. Bunun suçlusu yapay zeka mı? Ayrımcılık yapar değil, ayrımcılık öğrenebilir diye korkuyoruz. Yapay zeka nereden öğreniyor aldığı bilgileri? Uzaylılardan mı? Hayır insanlardan. Yani biz diyoruz ki “o kadar pis olabiliriz ki yapay zekaya ırkçılığı öğreteceğiz” ve bunun sorumlusu da yapay zeka olacak öyle mi? Peki ırkçılık ve ayrımcılığı insanlar da öğrenebilir. Ki ğrenip çok iyi uyguladıklarını mevcut dünya defalarca kez kanıtladı bize. Ne yapacaksınız insanlığı da mı yasaklayacaksınız? Biraz ciddi mi olsak?

Gizlilik ve veri güvenliği: Yapay zeka sistemleri, büyük miktarda veri kullanarak çalışır ve bu da gizlilik ve veri güvenliği endişelerine yol açar. Veri ihlalleri ve izinsiz veri kullanımı, bireylerin mahremiyetini ihlal edebilir diyorlar. Ve len bunu anlamakta gerçekten çok zorlanıyorum. Mesela Google bizim türlü türlü verimizi, damar sertliğimizden uyku düzenimize, aradığımız yemek tariflerinden baktığımız çıplak kadın resimlerine kadar her şeyimizi görüyor ve biliyor. Biz bunu “verileri anonimleştiriyorlar” bahanesinin arkasına koyup kabul ediyor sesimizi çıkarmıyoruz… Ama “ya kendini eğitip insanlığa acayip faydalar sağlayacak yapay zeka bizim yeme alışkanlıklarımızı öğrenirken bizi tanırsa” diye korkup aptalca güvenlik korkularının arkasına saklanıyoruz… Devletler ve büyük şirketler verilerimizi böylesine yalayıp yutarken sesini çıkarmayıp yapay zeka öğrenirken bağırıp çağıran insanların dünyasında yaşamak istemiyorum…

Karar verme şeffaflığı: Yapay zeka modellerinin karmaşıklığı, algoritmaların nasıl ve neden belirli kararlar aldığını anlamayı zorlaştırabilir. Bu, şeffaflık eksikliğine yol açarak, insanların AI sistemlerine olan güvenini azaltabilir deniyor… Çok acayip. Yani söylenenin abukluğuna bakar mısınız: Biz bir şeyin nasıl çalıştığını anlamazsak ona güvenemeyiz diyoruz. Uçağın nasıl çalıştığını biliyor musunuz ona binerken? Flapların nasıl açılıp kapandığını bilmezsem uçağa asla binmem diyor musunuz? Yahu bu bir yazılım. Bunu kodlayanlar var. O karar mekanizmalarının nasıl çalıştığını belli kurallar kapsamında size söyleyebilirler. Bunun nasıl korkacak bir şey olduğunu çözemiyorum…

İnsan benzeri değerlerin eksikliği: Yapay zeka sistemlerinin insanlar gibi empati, vicdan ve değerler gibi insana özgü özelliklere sahip olmaması, insanlarla etkileşimlerinde ve karar verme süreçlerinde sınırlamalara yol açabilir demişler. İnsani değer ne kuzum? Hangi insanın hangi değeri? O insanlar ki kimi ırkçılığı normal karşılıyor, kimi diğer ülkeleri aç bırakmayı, kimi dini için kelle kesmeyi, kimi aptallığı… Biz değerlerin hangisini almasını isteriz? Bizim bir değerler bütünümüz var mı? Hadi onu geçtim, o empati yeteneği nedir? Vicdan nedir? Eğer vicdan doğru zamanda doğru kişiye doğru empatiyi göstermekse… Biz yapay zekanın kodlarındaki minik yararsız notlar bile olamayız…

Silahlı kuvvetlerde kullanım: Otonom silah sistemleri ve savaş alanındaki AI kullanımı, etik ve hukuki sorunlara yol açabilir. Bu teknolojilerin insan kontrolünden bağımsız hareket etme potansiyeli, sivil kayıplar ve insani hukuk ihlallerine yol açabilir diyorlar. Bunun çok kolay bir yolu var: Kullanmayın arkadaş. Koyun kuralı, bunu silah sistemlerinde kullanan şerefsizdir diye karar alın Birleşmiş Milletler’den. Ama yapamazsınız. Çünkü şu anda zaten bunları kullanıyorsunuz. Uçaklarda, dronlarda, füze güdüm sistemlerinde… Mevcutları silmeye bile gücünüz yetmez. O yüzden yapay zeka omasın demeyin. Ha kaldı ki varsayalım siz bunları kaldırmayı becerdiniz. İlk bir ülke bunu yeniden denemeye karar verdiği anda hepiniz atlayacak en kralını yapmak için kendinizi paralayacaksınız.

Teknoloji bağımlılığı: Yapay zeka teknolojilerine artan bağımlılık, insanların problem çözme ve eleştirel düşünme yeteneklerinin zayıflamasına yol açabilir diyorsunuz… Bu aynı elektrikli tornavida çıktığı için tornavida kullanmayı unutmaktan korkan insanların durumu. Klavyede yazmaya alıştığı için kalem tutmaktan korkan insanların durumu. Durumunuz çok komik. Bu duruma düşürmeyin kendinizi…

Yapay zeka araştırmalarının yoğunlaşması: AI araştırmalarının büyük teknoloji şirketlerine ve ülkelere yoğunlaşması, teknolojinin eşitsiz bir şekilde dağılmasına ve belli bir grup tarafından kontrol edilmesine yol açabilir diyorsunuz… Mesela şu anda GSM teknolojilerine tüm dünya haiz mi? İlaç teknolojilerine? Yazılım ve donanım? Uzay? Yani yasaklayarak bu teknolojileri demokratikleştirebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Ben size söyleyeyim bu olsa olsa bu teknolojinin diğer ülkeler tarafından ele geçirilmesini engellemek isteyenlerin olayıdır.

Neden istemeliyiz?

Bu yapay zeka ne pismiş Allah onu kahretsin demeyip acaba iyi yönleri olabilir mi diyecekler için birkaç küçük madde çıkardım. Gelin birlikte bakalım bunlara… Yapay zeka ne sağlar konusu ilginizi çekebilir.

Verimlilik artışı: Yapay zeka, süreçleri otomatize ederek ve insanlardan daha hızlı ve doğru çalışarak verimlilik artışı sağlar. Bu, zaman ve maliyet tasarrufu sağlar ve işletmelerin daha hızlı büyümesine olanak tanır.

İnsan hatalarının azaltılması: AI sistemleri, insanların yapabileceği hataları önemli ölçüde azaltabilir, özellikle karmaşık ve tekrarlayan işlerde…

Hızlı veri analizi: Yapay zeka, büyük miktarda veriyi hızlı bir şekilde analiz edebilir ve bu sayede şirketlerin ve araştırmacıların bilgi elde etmelerine ve daha iyi kararlar vermelerine yardımcı olur.

İş süreçlerinde iyileştirmeler: Yapay zeka, süreçlerin sürekli izlenmesi ve analizi sayesinde, iş süreçlerinde düzenli iyileştirmeler sağlayarak daha etkili ve verimli hale getirir.

Tıbbi alan ve sağlık hizmetleri: Yapay zeka, hastalıkların teşhisi ve tedavisi, ilaç keşfi ve kişiselleştirilmiş tıp gibi tıbbi uygulamaların geliştirilmesine yardımcı olabilir.

Eğitim: Yapay zeka, kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunarak eğitimde büyük faydalar sağlayabilir. Ayrıca öğretmenlerin iş yükünü azaltarak, öğrencilere daha iyi destek sağlamalarına yardımcı olur.

Çevresel koruma: Yapay zeka, enerji tüketimini optimize ederek ve iklim değişikliğiyle ilgili verileri analiz ederek çevresel koruma ve sürdürülebilirlik çabalarına katkıda bulunabilir.

Ulaşım ve seyahat: Yapay zeka, otonom araçlar, trafik yönetimi ve seyahat planlaması gibi alanlarda ulaşımı daha güvenli ve verimli hale getirebilir.

Erişilebilirlik: Yapay zeka, engelli bireyler için erişilebilirlik teknolojilerini geliştirerek, yaşam kalitelerini ve bağımsızlıklarını artırabilir.

Yaratıcılık ve eğlence: AI, yaratıcı endüstrilere ve eğlenceye katkıda bulunarak, müzik, sanat, oyun ve film gibi alanlarda yeni fikirler ve deneyimler sunar.

Nasıl kontrol edilir?

Yapay zeka teknolojisinin kontrol altına alınması ve yönetilmesi için çeşitli stratejiler ve düzenlemeler geliştirilebilir. Her ne kadar bazılarını ilkel de bulsam işte bunlardan bazıları:

Yasal düzenlemeler: Yapay zeka teknolojilerinin kullanımı ve geliştirilmesi ile ilgili yasalar ve düzenlemeler oluşturarak, AI’nın uygun şekilde kullanılmasını sağlamak önemlidir. Bu düzenlemeler, veri gizliliği, algoritmik şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi konuları kapsamalıdır. FAKAT: Yapay zeka evrensel bir varlık olmaya aday. Yapacağınız yasal düzenlemeler tüm dünyada aynı ses ve bakış açısıyla düzenlenmeli ve uygulanmalı. Aynı zamanda alınan kararlar Amerika Çin ya da AB gibi bir oluşumun varlığını devam ettirip çevresindekileri sömürmesi adına değil… Gerçekten insanlık için olmalı. Tanzanya ve Kanada eşit derecede karlı çıkmalı bu işlerden. Mümkün mü? Bence değil.

Etik kurallar ve rehberler: AI uygulamalarının geliştirilmesi ve kullanılması için etik kurallar ve rehberler oluşturmak, teknolojinin adil ve insancıl bir şekilde kullanılmasını destekler. Bu rehberler, yapılan araştırmaların ve uygulamaların ahlaki ve etik standartlara uygun olmasını sağlar. Bu arada siz bu kuralları yapay zekaya yazmıyorsunuz insanlara yazıyorsunuz. Dolayısıyla şunu düşünmemiz lazım: Kanunlarımız varken buna uyuyor muyuz ki yapay zeka gibi büyük faydalar sağlamamız gereken yerde bu etik kurallara uyacağız?

Şeffaflık ve açıklık: Yapay zeka algoritmalarının ve sistemlerinin şeffaflığını ve açıklığını artırmak, kullanıcıların ve düzenleyicilerin AI uygulamalarının nasıl çalıştığını ve hangi amaçlarla kullanıldığını anlamalarına yardımcı olur. Ama bu her şey için gerekli: İktidarın yaptığı harcamalar için de, belediyenin attığı adımlar için de… Microsoft’un işletim sistemi ve Google’ın veri toplamasını sorgulamadan “ama yapay zeka da çok şey” derseniz kendinizi bambaşka bir konuma sokarsınız. Yapmayın demiyorum. Ama hayatta tek sorguladığınız yapay zeka olmasın…

Denetim ve sertifikasyon: Yapay zeka sistemlerinin ve uygulamalarının denetlenmesi ve sertifikalandırılması, AI teknolojilerinin uygun standartlara ve düzenlemelere uyduğundan emin olmak için önemlidir. Latince süper bir laf var: Quis custodiet ipsos custodes… Bizi koruyanları kim koruyacak anlamına geliyor. Denetim açısından buna baktığımızda bu lafı şöyle değiştiriyoruz: Bizi denetleyenleri kim denetleyecek? Yapay zeka kendi kendine insanlara pislik olsun diye onların datasını toplamaz. Bunları mutlaka kendi lehine kullanmak isteyen kötü niyetliler yapar. Onlar da genelde en çok denetlensin diyen insanların içinden çıkarlar. Hatta denetçilerin başına geçerler ki kendi yaptıkları pislikler ortaya dökülmesin…

Araştırma – Geliştirme ve katılımcı tasarım: AI teknolojilerinin güvenliği, şeffaflığı ve etik kullanımı ile ilgili araştırmaları teşvik ederek, yapay zekanın olumsuz etkilerini azaltacak ve kontrol altına alacak yeni yaklaşımlar ve teknikler geliştirilebilir. Ve aslında yapay zekayı en iyi terbiye etme ve güzelleştirme yolu açık kaynak kodlu yazılması. Böylece herkes içine ne konduğunu görür, herkes nereye gittiğini görür, insanlığa bu kadar yarayacak şeyi tüm insanlık aynı anda geliştirir, hangi aşamalarının geride kaldığını görmüş oluruz ve o tarafa yükleniriz.

İnsanlığın teknoloji korkusunu yeni mi sanıyorsunuz?

Buhar makinelerinin ve diğer endüstriyel devrim teknolojilerinin ilk ortaya çıktığı dönemde, bu yeniliklerin getirdikleri yüzünden işsiz kalmaktan korkanlar vardı. Endüstriyel devrim sırasında (18. ve 19. yüzyıllarda), buhar makineleri ve diğer mekanik teknolojiler, insan gücüne dayalı üretim süreçlerini büyük ölçüde değiştirdi. Bu değişim, bazı işçilerin işlerini kaybetmelerine ve geçimlerini sağlamak için yeni beceriler öğrenmeleri gerektiği anlamına geliyordu.

Özellikle, İngiltere’deki tekstil sektöründe mekanik tezgahlara ve buhar gücüne geçiş, işçilerin işlerini kaybetmesine neden oldu. Bu dönemde, Ludditler adlı bir işçi hareketi ortaya çıktı. Ludditler, endüstriyel devrimin getirdiği değişimlerin ve teknolojik gelişmelerin kendi işlerini ve yaşamlarını tehdit ettiğini düşünüyorlardı. Bu yüzden, bazı fabrikalara ve makinelerine saldırarak protesto ettiler.

Ancak, tarih boyunca teknolojik gelişmelerin işsizlik yarattığına dair endişeler olsa da, genellikle bu gelişmeler yeni iş alanları ve ekonomik büyümeyi de beraberinde getirmiştir. Endüstriyel devrim de benzer bir etkiye sahip olmuş ve birçok yeni iş ve sektörün doğmasına katkıda bulunmuştur.

Ardından gelen zamanlarda bilgisayarların ve otomasyonun yaygınlaşmasıyla birlikte, insanlar işsiz kalmaktan korktu. Bu korku, 20. yüzyılın ortalarında bilgisayar teknolojisinin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasıyla başladı. İnsanlar, bilgisayarların ve otomatik sistemlerin insan işgücünü gereksiz kılacağından ve işsizliğe yol açacağından endişe etti.

Bu tür endişeler, teknolojik gelişmelerin özellikle düşük nitelikli ve rutin işlerde insanların yerini alabileceği düşüncesiyle ortaya çıktı. Bu durum, işçilerin ve toplumun büyük bir bölümünün ekonomik açıdan zarar görmesine ve sosyal sorunlara yol açabileceği düşünülmüştü.

Ancak, geçmişte yaşanan teknolojik gelişmeler ve endüstriyel devrimler, yeni iş alanlarının ve fırsatlarının ortaya çıktığını göstermiştir. Bilgisayar teknolojisi de benzer bir etkiye sahip olmuş ve birçok yeni iş ve sektörün doğmasına katkıda bulunmuştur. Örneğin, yazılım geliştirme, bilgisayar mühendisliği, veri analitiği ve siber güvenlik gibi alanlar, bilgisayar teknolojisinin yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan yeni iş imkanlarıdır.

Bu nedenle, tarih boyunca teknolojik gelişmelerin işsizlik yarattığına dair endişeler olsa da, genellikle bu gelişmeler yeni iş alanları ve ekonomik büyümeyi de beraberinde getirmiştir. Önemli olan, çalışanların ve toplumun teknolojik değişime uyum sağlayabilecek şekilde eğitilmesi ve yeniden eğitilmesidir.

Türkiye’de durum nedir?

Türkiye’nin yapay zeka (AI) alanında bir planı ve stratejisi bulunuyor: Türkiye, 2020 yılında Türkiye Yapay Zeka Stratejisi olarak adlandırılan bir dizi politika ve hedef belirleyen bir belge yayımlamıştır. Bu belge, Türkiye’nin yapay zeka alanındaki vizyonunu ve hedeflerini tanımlar.

Türkiye Yapay Zeka Stratejisi, bilim, teknoloji, endüstri ve kamu sektörlerinde AI teknolojilerinin geliştirilmesi ve uygulanması için bir yol haritası sunar. Bu stratejinin temel hedefleri şunlar:

  1. Türkiye’nin yapay zeka alanında küresel rekabet gücünü artırmak.
  2. Yapay zeka ve ilgili teknolojilere dayalı yenilikçi projeler ve ürünler geliştirmek.
  3. Yapay zeka alanında nitelikli insan kaynağını artırmak ve eğitim programları düzenlemek.
  4. Yapay zeka teknolojilerinin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlamasını desteklemek.
  5. Yapay zeka kullanımının etik ve hukuki boyutlarını ele alarak, insan haklarına ve veri gizliliğine saygı gösteren düzenlemeler getirmek.

Türkiye Yapay Zeka Stratejisi, sektörel odak alanlarını da belirlemiştir. Bu alanlar arasında sağlık, tarım, enerji, lojistik, finans ve eğitim gibi sektörler yer almaktadır. Bu strateji doğrultusunda Türkiye, yapay zeka alanında bilgi birikimini artırmayı ve teknolojinin topluma ve ekonomiye fayda sağlayacak şekilde kullanılmasını hedefliyor.

Yapay zekayı 6 ay geliştirmeyin çağrısı

İnsanlar yapay zekaya karşı öylesine gerildiler ki, bunu biraz geliştirmeyin durun çağrısı yaptılar. Diyorlar ki Gelişmiş Yapay Zeka, Dünya üzerindeki yaşam tarihinde derin bir değişikliği temsil edebilir ve orantılı özen ve kaynaklarla planlanmalı ve yönetilmelidir . Hatta tezlerini bir adım yukarı taşıyarak “Ne yazık ki, son aylarda AI laboratuvarlarının hiç kimsenin – yaratıcılarının bile – anlayamayacağı daha güçlü dijital zihinler geliştirmek ve dağıtmak için kontrolden çıkmış bir yarışa kilitlendiğini görmesine rağmen, bu düzeyde bir planlama ve yönetim gerçekleşmiyor” diyorlar.

Yasaklara karşı olup yasaklamaların yanında duran zihniyetler kendimize şu soruyu sormalıyız diyor: “Makinelerin bilgi kanallarımızı propaganda ve gerçek olmayan şeylerle doldurmasına izin vermeli miyiz?” Cevabı çok basit: Hayır hiçbir şeyin hayatımıza böyle bir etki yapmasına izin vermemeliyiz.

Tatmin edici olanlar da dahil olmak üzere tüm işleri otomatikleştirmeli miyiz? Cevabı yine çok basit: Evet kesinlikle bunu yapmalıyız. İnsanoğlu aptalca işler yapmak için fazla zeki. Zeki olmayanları beslemek için de tekrarlı aptalca işlere dünya para vermemeliyiz.

Sonunda sayıca üstün olabilecek, zekice üstün gelebilecek, modası geçmiş ve bizim yerimizi alabilecek insan olmayan zihinler geliştirmeli miyiz? Medeniyetimizin kontrolünü kaybetme riskine girmeli miyiz? Sonunda gelebileceğimiz en salakça soru bu… Cevabı basit: “Abi gözünü seveyim niye bizim yerimizi alsın zeka, niye bizi köleleştirsin? Bu kadar çok Terminator izlemeseniz mi acaba? Medeniyetin kontrolünü neden kaybediyoruz? Yapay zekayı nereye sokmayı planlıyorsunuz siz yahu?

Sonra diyorlar ki “güçlü yapay zeka sistemleri, yalnızca etkilerinin olumlu olacağından ve risklerinin yönetilebilir olacağından emin olduğumuzda geliştirilmelidir. Bu güven iyi bir şekilde gerekçelendirilmeli ve bir sistemin potansiyel etkilerinin büyüklüğü ile artmalıdır. Bu nedenle, tüm yapay zeka laboratuvarlarını GPT-4’ten daha güçlü yapay zeka sistemlerinin eğitimine en az 6 ay ara vermeye çağırıyoruz. Bu duraklama herkese açık ve doğrulanabilir olmalı ve tüm kilit aktörleri içermelidir. Böyle bir duraklama hızlı bir şekilde yasalaştırılamazsa, hükümetler devreye girmeli ve bir moratoryum başlatmalıdır.

Daha kolay yolları var aslında yapay zekayı durdurmanın: Ellerimizde meşalelerle yapay zeka üreticilerinin köylerini basıp evlerini yakabilir, kızlarını çarmıha gerebiliriz. 6 ay düşünmeden yapay zeka tamlamasını cümle içinde kullananların ağızlarının ortasına vurabiliriz. Uzun sakallı ve cübbeli abiler sokaklarda dolaşarak yapay zeka kullananların veya kullanma ihtimali olanların tutuklanıp mahkemeye çıkarılmadan hapse atılmasını sağlayabilir. Ama her şeyden önce daha da kolayı Fransa’da Bastille meydanında giyotinler kurarak kafalarını uçurabiliriz.