1990 yılında Belçika’da ilk algoritma dersine girdim. O zamana kadar matematik ve fen konularında güzel şeyler biliyordum havalarındaydım. Derse gençten bir hoca girmişti. Mantık sırasını anlattı önce. Bayağı mantık dersinde gördüğümüz akışı gösterdi. O zamana kadar Basic dilinde saçma küçük yazılımlarla uğraşmış biri olarak ayaklarımı yerden kesti bu ders.
Ardından hoca dedi ki: “Ben bilgisayarım. Haydi bana masanın üstünde bulunan kalemle tahtaya adımı yazmam için komutlar verin.”
Ne olacak be hemen sınıfın zekileri olarak vermeye başladık komutları: “Masaya git, kalemi al, adını yaz…”
O anda kabus başladı. Çünkü hoca olduğu yerde duruyor hiçbir komutu almıyordu. Sonra error vermeye başladı: Masa ne? Kalem ne? Adım ne? Gitmek ne? Tahta ne?
O tamamen içi boş bir bilgisayardı aynı şu anda kullandığımız aletler gibi. Oturup ona uzun uzun gitmek ne demek anlatmaya çalıştık. sağ ayağını kaldırıp (sağ ayak ne) ötekinin önüne koyup. ardından öteki ayağını kaldırıp…
Dersin sonunda kalemi eline aldırabilmiştik ancak. Çok iyi olanların ona kalemi açtıracak kadar ileri gittiğini söyledi bize.
İnsanı aptal konuma düşüren bu küçük deneyle anladım yazılımcılığı.
Bugün elinden telefon, tablet ve bilgisayar düşmeyen milyonlarca çocuğumuz var. Onlara bunu anlatabilmemiz lazım. Özellikle nesne temelli yazılımın ne olduğunu ne olmadığını gösterebilmemiz lazım. Bunun için okullarda aynı beden eğitimi ve müzik dersi gibi zorunlu bir ders olarak öğrencilerin bunu görmesi lazım. Çünkü çok yakın zamanın dünyasında müzik, resim ve tarih neyse bilişim de o olacak. Bundan kopmamız, bunu salt üniversitede bilgisayar mühendisliği okumuş öğrencilerin sırtına yüklememiz çok zor. Hatta yanlış.
Bugün Startup işine girmiş bir genç grubun hemen yazılımcı bulması ve fikrini en azından elle tutulabilir hale getirmesidir bizi milyar dolarlık Facebook ya da Instagram sahibi yapacak olan. Yoksa devletin verdiği teşvikler, üniversitelerin sözde vergisiz teknoparkları değil.
Turkcell Geleceği Yazanlar işini bu vizyonla çocuklara doğru çekmek istiyor. Microsoft bu konuda adımlar atıyor ve eğitim verdiği kitleyi sürekli daha küçük yaş grubuna çekiyor. Ama okullarda, öğretmenlerinden temel nesne temelli yazılım eğitimi almış çocuklarla çok daha iyi iş çıkaracaktır bu tip girişimler.
Bence devlet her şeyi bir kenara bırakıp bu konuya el atmalı. Şirketler şirin sosyal sorumluluk bütçelerini bu alana kaydırmalı.
Bilişimin gelişmesini isteyen, ama önce bilişimci olmayı çok isteyen bir baba olarak rica ediyorum bunu devletten…