Makyajın mini tarihçesi…

“Makyaj” kelimesi Türkçeye Fransızca “maquillage” kelimesinden geçmiştir. Fransızca “maquillage” kelimesi, “maquiller” fiilinden türemiştir ve bu da “boyamak” veya “renklendirmek” anlamına gelir. Fransızca “maquiller” fiili ise köken olarak Eski Fransızca’daki “mascarer” fiiline dayanır, bu da “maskelemek” veya “örtmek” anlamına gelir. Bu bağlamda, makyaj kelimesi zamanla kozmetik ürünlerle yüzü süslemek ve güzelleştirmek anlamında kullanılmaya başlanmıştır.

Makyaj tarihinin köşe taşları

  1. Kleopatra’nın Göz Makyajı: Eski Mısır’da, ünlü Kraliçe Kleopatra’nın gözlerini koyu siyah bir madde olan kohl ile belirginleştirdiği bilinir. Kohl, kurşun sülfür, badem yağı, yanmış badem, bakır ve çeşitli minerallerin karışımından yapılırdı. Göz makyajı, sadece estetik amaçlar için değil, aynı zamanda göz enfeksiyonlarına karşı koruyucu olarak da kullanılırdı.
  2. Romalılar ve Kurşun: Eski Romalılar, yüzlerini beyazlatmak için kurşun bazlı kozmetikler kullanırlardı. Bu kozmetikler cilde zararlı olmasına rağmen, solgun bir ten aristokrasi ve zenginlik göstergesi olarak kabul edilirdi. Maalesef, bu uygulama zamanla ciddi sağlık sorunlarına yol açtı.
  3. Çin ve Kına: Çin’de, MÖ 3000 yıllarında, kadınlar tırnaklarını renklendirmek için kına kullanırlardı. Kına, hala Hindistan, Orta Doğu ve Afrika’da düğünler ve özel kutlamalar için popüler bir kozmetiktir.
  4. Geisha Makyajı: Japonya’da, Geisha’ların geleneksel makyajı oldukça belirgindir. Yüzlerini beyaz pirinç pudrası ile kaplarlar, kaşlarını, gözlerini ve dudaklarını koyu renklerle belirginleştirirler. Bu makyaj tarzı, onları daha zarif ve dramatik gösterir.
  5. Victoria Dönemi: 19. yüzyılın sonlarında, Kraliçe Victoria’nın yönetimi altında, makyaj kullanımı ahlaksızlık olarak görülürdü. Kadınlar, doğal güzelliklerini vurgulamak için hafifçe allık ve dudak balmı kullanırlardı. Parlak renkler ve belirgin makyaj, o dönemde “kötü” kadınların özelliği olarak kabul edilirdi.
  6. Hollywood’un Etkisi: 1920’ler ve 30’larda, Hollywood’un yükselişiyle birlikte makyaj daha yaygın hale geldi. Ünlü makyaj sanatçısı Max Factor, film yıldızlarının beyaz perdede daha iyi görünmeleri için özel kozmetik ürünler geliştirdi. Bu ürünler, daha sonra geniş kitlelere satılmaya başlandı.
  7. Modern Makyaj Endüstrisi: 20. yüzyılın ortalarından itibaren, makyaj ürünleri daha erişilebilir hale geldi ve çeşitli markalar ortaya çıktı. 1960’lar ve 70’ler, makyaj trendlerinde büyük değişimlerin yaşandığı dönemlerdi. Bu yıllarda, doğal ve minimalist makyaj tarzları popüler hale gelirken, 80’lerde daha cesur ve parlak renkler tercih edilmeye başlandı.
  8. Kültürel Makyaj: Birçok kültürde, makyaj ritüelleri önemli bir yer tutar. Örneğin, Hindistan’da düğünlerde gelinlerin ellerine ve ayaklarına kına ile desenler çizilir. Afrika’da, kabileler yüzlerini ve vücutlarını boyayarak çeşitli ritüel ve törenlerde farklı anlamlar taşır.

Makyajın tarihi ve kültürel kullanımları, insanlık tarihinin estetik, sosyal ve ritüel uygulamalarının bir yansımasıdır. Her dönemde ve kültürde farklı anlamlar ve amaçlarla kullanılan makyaj, bugün global bir endüstri haline gelmiştir.

Dünyanın en ünlü makyaj isimleri

Elbette, ünlü makyaj firmalarının geçmişine dair ilginç öykülerden bazılarını paylaşabilirim:

Max Factor:

  • Kuruluş ve Hollywood Bağlantısı: Max Factor, gerçek adıyla Maksymilian Faktorowicz, Polonya doğumlu bir göçmendi. 1904 yılında ABD’ye yerleşti ve kısa sürede Hollywood’un en tanınmış makyaj sanatçılarından biri oldu. Factor, film endüstrisi için özel makyaj ürünleri geliştirdi ve bu ürünler oyuncuların beyaz perdede daha iyi görünmelerini sağladı. Max Factor, “make-up” (makyaj) terimini icat etti ve modern makyajın babası olarak kabul edilir.

Maybelline:

  • Bir Kaza Sonucu Doğdu: 1915’te, Mabel Williams adlı genç bir kadın, gözlerini belirginleştirmek için vazelin ve kömür tozu karışımı kullanarak kendine özgü bir rimel yarattı. Bu yaratıcı karışım, kardeşi Thomas Lyle Williams tarafından fark edildi. Thomas, bu fikri geliştirerek ilk ticari maskara olan “Lash-Brow-Ine”yi üretti. Şirketin adı, Mabel’in ismi ve “vaselin” kelimesinin birleşiminden oluşan “Maybelline” olarak belirlendi.

Elizabeth Arden:

  • Bir Vizyoner Kadın: Florence Nightingale Graham, daha sonra Elizabeth Arden olarak bilinecek olan kişi, 1910 yılında ilk güzellik salonunu New York’ta açtı. Arden, güzellik ve cilt bakımı konusundaki devrim niteliğindeki yaklaşımlarıyla tanındı. Kırmızı kapılı salonları ve yenilikçi ürünleri, güzellik endüstrisinde standartları belirledi. II. Dünya Savaşı sırasında, kadın askerlere özel makyaj kitleri tasarlayarak onların moralini yükseltmeye yardımcı oldu.

Estée Lauder:

  • Bir Aile İşletmesi: Estée Lauder, gerçek adıyla Josephine Esther Mentzer, güzellik ürünlerine olan ilgisini, kimyager amcasının cilt kremleri yapmasını izleyerek geliştirdi. 1946’da eşi Joseph Lauder ile birlikte Estée Lauder şirketini kurdu. Ürünlerini doğrudan müşterilere tanıtarak ve numuneler dağıtarak pazarlama konusunda devrim yarattı. Lauder’in başarısı, müşterileriyle kurduğu kişisel bağlar ve yüksek kaliteli ürünler sayesinde geldi.

Revlon:

  • Bir Tırnak Cilasıyla Başladı: Charles Revson, kardeşi Joseph ve kimyager Charles Lachman ile birlikte 1932’de Revlon’u kurdu. Şirket, başlangıçta opak tırnak cilaları ile tanındı. Büyük Buhran döneminde kurulan Revlon, inovatif pazarlama stratejileri ve ürün kalitesi sayesinde hızla büyüdü. Revlon, renkli kozmetik ürünlerini genişleterek dünya çapında tanınan bir marka haline geldi.

MAC Cosmetics:

  • Makyaj Sanatçıları İçin: Frank Toskan ve Frank Angelo, 1984’te MAC Cosmetics’i (Make-up Art Cosmetics) kurdu. Toskan, bir fotoğrafçı ve makyaj sanatçısıydı ve Angelo ise bir salon sahibiydi. İkili, profesyonel makyaj sanatçıları için yüksek kaliteli ve geniş renk yelpazesine sahip ürünler üretme vizyonuyla yola çıktı. MAC, kısa sürede moda şovları ve ünlüler arasında popüler hale geldi.

L’Oréal:

  • Kimyagerin Mirası: 1909’da Fransız kimyager Eugène Schueller, saç boyası formülü ile L’Oréal’i kurdu. Schueller, “Aureale” adlı ilk sentetik saç boyasını icat etti. L’Oréal, zamanla geniş ürün yelpazesi ve inovatif araştırmaları ile kozmetik endüstrisinde öncü bir marka haline geldi. Şirketin sloganı “Çünkü buna değersiniz” (Because You’re Worth It), kadınların özgüvenini ve kendine değer vermesini vurgular.

Bu hikayeler, kozmetik endüstrisinin nasıl geliştiğini ve bu ünlü markaların nasıl doğduğunu anlatır. Her birinin kendine özgü bir başlangıç hikayesi ve sektöre kattığı yenilikler vardır.