Türkiye’de mobil yazılımcılığı takdimimizdir

manset 4Türkiye katma değerli ürün ve hizmet üretiminde oldukça geri kalmış durumda. Bunun en kolay yollarından biri yazılım, özellikle de mobil yazılım. Türkiye’de konunun önde gelen uzmanlarından, eğitmen, akademisyen ve girişimci Ozan Uysal ile devlet teşvikinden satış kanallarına, çalışanların ücretlerinden melek yatırımcılara kadar uzanan bir yelpazedece geleceğin mobil dünyasını tartıştık…

Türkiye’de meraklı bir kişi nasıl yazılımcı olabilir?

Meraklı olanların yaşına göre alternatifler mevcut. Lise öğrencileri için bir çok okulda çeşitli programlama kursları başlamış durumda. Örneğin geçen sene Üsküdar Amerikan Koleji’nde 9 – 11. sınıf arası gençlere iPhone programlamayı hedefleyen bir kulüp kuruldu ve 10 kişilik bir öğrenci grubuna programlamanın temelleri anlatıldı. Kariyerini yazılımcı olarak ilerletmeyi planlayan bu gençler, yabancı üniversitelere başvururken deneyimlerinden bahsederek güçlü bir özgeçmiş hazırlayabiliyor. Üniversite düzeyine baktığımızda ise Türkiye’de oldukça iyi programlama eğitimi veren üniversiteler mevcut. Özellikle özel üniversitelerin, yazılım alanında iyi kadroları bünyelerine kattıklarını görüyoruz. Son dönemin popüler mobil uygulamalarıyla ilgili derslerin programa eklenmesi önemli bir gelişme.

Temel mühendislik eğitimi dışında özel kurslara giderek yazılım konusundaki açıklar kapatılabilir. Ancak yazılımda usta çırak ilişkisi esas olduğundan en etkili yöntem iyi bir yazılım mühendisinin yanında çalışmak olacaktır. Bu fırsatı bulamayanlar için çevrimiçi kaynakları takip etmek de bir çözüm olabilir. Son dönemde Turkcell Geleceği Yazanlar gibi örnekler, Türkçe kaynaklar konusundaki eksiği olan, yazılım konusunda kendini evinde geliştirmek isteyenlerin önünü açtı.

Mobil programlama yazılımcıların hayatına neler kattı?

Mobil uygulamalar şu sıralar Türkiye’de inanılmaz popüler, hatta yurtdışına göre daha popüler olduğunu söyleyebiliriz. Firma ya da şahıs herkesin bir mobil uygulama fikrine sahip olduğu bir ortamda mobil uygulama geliştiriciler altın dönemlerini yaşıyor. Özellikle son 4 senede Apple sayesinde inanılmaz hızlı gelişen mobil dünya, geliştirici eğitmek konusunda o kadar hızlı olamadı. Bu yüzden de geliştirici sayısı, artan talebe yetişemedi. Mobil yazılımcılar çok deneyimleri olmasa da web ve masaüstü yazılımcılarına göre daha fazla kazanır hale geldi. Bunun ötesinde web programlama tarafında en erken 5 yılda “deneyimli” sıfatına kavuşan yazılımcılar mobil tarafta 1 sene içinde “efsane” haline gelebiliyor: Bunun sebebi mobil projelerin ortaya çıkma süresinin çok daha kısa olması ve bu sayede CV’lerin oldukça “dolu” görünmesi.

Eskiden yazılımcılar kendilerine verilen işleri yaparken mobille beraber kendi kendinin patronu olmayı becerebildiler mi?

Web’de kendinin patronu olmak, tek başına ayakta durmak senelerdir mümkün. Ancak mobil platformların bu konuda sağladığı mobil mağaza avantajı var. AppStore ya da Google Play, bugüne kadar kimsenin yapamadığı bir şeyi yaptı: Kullanıcıları internet karmaşasından kurtararak bütün yazılımların tek bir kanaldan erişimine imkan sağladı. Bunu bir anlamda her dükkanın toplandığı bir AVM olarak da düşünebilirsiniz. AppStore’da tek bir uygulamayı açarak ihtiyacınız olan şeye iki üç adımda ulaşabiliyorsunuz. Müşteriye böyle bir dağıtım kanalı sunulup yazılımcılara da yüde 70 kazanç verildiğinde AppStore’un ve dolayısıyla mobil dünyanın bu derece gelişmesi mümkün oldu. Apple ve Google gibi firmaların hem kullanıcıya hem de geliştiriciye ödeme güvencesi vermesi mobil yazılımcıların ürünü direk satmasını kolaylaştırdı.

Mobildeki bu ortam, bir çok yazılımcının kendi işinin sahibi olmasını kolaylaştırdı ve evinden milyonlar kazanan bir kitle oluşturdu. Ülkemizde de bunu başarmış yazılımcıların sayısı az. Başarı hikayeleri çoğalıp ve ailenin maaşlı çalışma yönlendirmesi azaldıkça kendi işini kuran daha çok kişinin çıkacağına inanıyorum.

iOS, Windows ve Android platformlarının hangileri yazılımcılara daha yüksek kazanç fırsatı sunuyor?

Uygulamadan para kazanmanın çeşitli yolları var. Yazılımcı olarak ya bir yerde maaşlı çalışabilir, kendi uygulamanızı AppStore’a koyabilir ya da dış kaynak kullanımlı adam çalıştırabilirsiniz. iOS platformuyla çalışanlar diğerlerine göre daha yüksek ücret alıyorlar. Bunun sebebi de iOS platformunun öğrenme süresinin uzun olmasının ve Apple cihazlarının yüksek fiyatlarının geliştiricileri bu platformdan uzaklaştırması. Kendi uygulamanız üzerinden para kazanmak isterseniz yine iOS platformu en yüksek geliri size sunuyor. Özellikle uygulama içi satın alma sistemini kullanan bir çok uygulama oldukça iyi kazançlar elde edebiliyor. Google Play ise kazanç konusunda iOS platformunun gerisinde kalıyor, ancak her geçen gün aralığı biraz daha kapatıyor. Tabii Google Play’de AppStore’a göre daha fazla uygulama olduğunu da hatırlatmak gerek, bu da daha fazla rekabet demek oluyor.

Devletin teşvikleri yeterli mi?

Öncelikle devlet ve teşvik alanların birbirine karşı dürüst olması gerekiyor. Şu anda sadece bu desteklere güvenerek iş yapmaya kalkan ve sonunda başarısız olan bir çok firma var. Bunun sebebi ortada bir pazar ya da iş yapma imkanı yokken sadece devletin parasıyla ayakta kalmaya çalışmaları. Devletin maaşlı çalışanı olarak fikrini yapabilme ve ayakta durabilmeyi hayal ediyorlar. Girişimcilerin kaçırdığı nokta, bunun bir “teşvik” olduğu, ömür boyu hayatta kalma güvencesi vermediği. Mevcut iş planı ve satış ağınız olacak, devletin sunduğu imkanlarla bunu büyütme fırsatı elde edeceksiniz.

Devlet tarafından baktığımızda ise bu tarz teşviklerde karşılaşılan sonsuz bürokrasi ve girişimciye karşı güvensizlik, bir noktadan sonra teknoloji geliştirmesi gereken girişimcileri evrak peşinde koşan mali müşavire çeviriyor. Dolayısıyla iki tarafın da birbirinden ne beklediğini bilmesi ve teşviklerden buna göre faydalanması gerekiyor. En mantıklısı yüksek maliyet gerektiren projelerde profesyonel yatırımcı sermayesi ve devlet teşvikinin birleştirilmesi.

Verilen teşviklerle Türkiye’den bir Facebook çıkarabilir mi?

Bu soru gerçekten bir Facebook çıkmalı mı diye cevaplanabilir. Türkiye otomobil yapmalı mı yoksa yedek parça ve patent tarafından daha çok kazanıyorsa otomobili yapmaya ne gerek var tartışmasına benzer şekilde Facebook gibi bir sosyal ağ yapmalı mıyız yoksa veri madenciliği konusunda gelişip patent ve ürünlerle Big Data firmalarının analiz işlerini üzerimize mi almalıyız sorusu daha doğru bence. Türkiye’nin en önemli eksikliği belirli bir stratejisinin olmaması, varsa da bunu yeterince duyurmaması.

Son yıllarda melek yatırımcılar Türkiye’ye daha çok gelmeye başladı. İş geliştiricilerenler buna adapte olabildi mi?

Şahsen benim melek yatırımcılarla bir deneyimim olmadı, oldukça yeni olan firmam Türkiye’nin önde gelen inkübasyon merkezlerinden Inovent Ventures bünyesinde geliştirdiği mobil çözümlerle ayakta duruyor ve ürün geliştirmeye çabalıyor. Ancak piyasada gördüğüm ve tanıdığım kişilerden duyduğum, Türkiye’de ilk başlarda melek diye duyurulan yatırımcıların pek de melek olmadığı. Birçok projede yüksek yüzdelerle şirketi ele geçirilip fikir sahiplerinin maaşlı çalışan haline getirilmesi meleklere karşı olan güvenin azalmasına sebep oldu. Bunun dışında girişimcilerde gözlemlediğim ise yatırıma vur-kaç mantığında yaklaşmaları; “1 milyon alsak ertesi gün bizi bulamazlar” sözünü o kadar çok duydum ki insanların bu işi milli piyango gibi gördüğüne inanmaya başladım. Halbuki yatırım, işi büyütmek için bir katalizör, bir şirketin hayatında ise en fazla “iyi bir gün” olabilir. “Patron olan yatar” mantığı günümüzde “yatırım alan köşeyi döner”e dönüştü. Çoğu kişi Whatsapp satışının nasıl gerçekleştiğini incelemezken sadece 19 milyarın hayalini kuruyor, hemen eve gidip bir mesajlaşma uygulaması yazmaya çalışıyor. Girişimcilerin öncelikle paranın amaç değil araç olduğunu anlaması ve işi geliştirmek için paradan daha değerli şeyler (danışmanlık, hukuk desteği, network) olduğunu da bilmesi gerekiyor.

Türkiye’den dünya çapında bir uygulama ya da fikir çıkması için hangi şartların oluşması lazım?

Yazılım sektörü insan faktörünün oldukça önemli olduğu bir sektör, dolayısıyla yazılımcıların olgunlaşması sektörün de ilerlemesi anlamına gelecektir. Burada olgunlaşma sadece yazılım eğitimi değil biraz kendini bilmekle de alakalı. Genç yazılımcı adaylarının mezun olduktan sonra en yüksek maaşlı iş yerine en çok kendini geliştirebilecekleri işi kovalamaları hem kendilerine hem de sektöre yapacakları en büyük yatırım olacaktır. Bunun dışında sektörde çalışanların sadece teknolojiye odaklanmamaları, sosyal bilimlere de hakim olmaları onlara farklı fikirler geliştirme olanağı sunacak, değişik vizyonlara sahip olmalarını sağlayacaktır. Dünya çapında fikirler oluşturmak için dünyayı takip etmek, insanların nelere gülüp nelere üzüldüklerini bilmek gerekir. Facebook’u, Twitter’ı global yapan bütün dünya insanlarının yaşantılarına dokunmasıdır. Yazılım sektöründe ilk yatırım maliyetleri oldukça düşük olduğundan, global proje üretme konusunda sürekli ekonomiyi ve ülkenin durumunu sorumlu tutmak bence çok doğru değil. Ama bahsettiğim tipte insanların yetişmesini istiyorsak en azından üniversitelerde mühendislik programlarına daha çok sosyal bilimler eklemeli, mühendis adaylarının bakış açılarını sadece teknolojiyle kısıtlanmasını engellememiz gerekmektedir. İnsana yatırım yaptığımızda fikirler kendiliğinden gelecektir.

Siz lise ve dengi okullardaki öğrencilere birebir dersler veriyorsunuz. Öğrencilerin geleceğin bu mesleğine bakışını nasıl buluyorsunuz?

Açıkçası ortaokul ve lise seviyesindeki okullarda inanılmaz gençlerle tanıştım. Ankara’da bir eğitimde 12 yaşındaki bir gence iOS programlamayı öğrettim ve kendisi şu anda bir uygulamasını AppStore’a koydu. Bu çocuğun mobil uygulama konusundaki bilgi ve mühendislik yetenekleri çok yüksek düzeyde. Üsküdar Amerikan Kolejinde danışmanlığını yaptığım iOS Kulübünde tanıştığım 9-12. sınıf arasında gençler ise benzer şekilde hem sordukları sorularla hem de ortaya sundukları fikirlerle yaşlarının çok ötesinde bir bilgi ve vizyona sahip olduklarını gösterdiler. Bilgiye aç ve hızlı öğrenen bu gençler, henüz sektörü bilmediklerinden ve nasıl kurumsal davranmaları öğretilmediğinden inanılmaz yaratıcı fikirlere ve şaşırtıcı bir vizyona sahipler. Bu noktada yapılması gereken k12 seviyesindeki bu öğrencilerin ÖSS gibi sınavların stresine boğulmasını engelleyip yaratıcı fikirlerini genişletmeleri için fırsat vermek olmalıdır. Ülkenin en değerli doğal kaynağı olan gençlere yapılan yatırım ileride Türkiye’nin teknoloji alanında çok büyük atılımlar yapmasını sağlayacaktır.

Türkiye’de yazılımcı kadrosu yeterli mi? Adam/saat fiyatları fikirlerin hayata geçmesi için uygun mu?

Bir fikrin hayata geçmesi adam/saat fiyatının oldukça ötesinde bir şey. Ben Türkiye’deki eksikliğin yazılımcılarda değil ürün yöneticilerinde olduğunu düşünüyorum. Ürün yöneticisinin görevi fikir aşamasından satışa kadar her aşamada ürünün başında olmak, onun her detayıyla ilgilenmek ve geliştirmektir. Dolayısıyla iyi bir ürün yöneticisi hem yazılımın kalitesini değerlendirmeli, hem pazarlamayı düşünmeli, hem teknik analize hakim olmalı, hem de gelişmeleri takip ederek ürüne bir vizyon çizebilmelidir. Ne yazık ki ülkemizde bu kritik görevin hak ettiği değeri bulmadığını düşünüyorum.

Yazılım tarafına dönersek Türkiye’de gerçek bir uzman yazılımcı bulmak zor ve bu kişiler de herkesin bir senede “uzman” olduğu bir ortamda yurtdışına göre daha yüksek ücret talep ediyor. Bu da çoğu işin ekonomik olarak yapılmasını engelliyor. Burada ülkemizdeki çarpık “uzmanlık” sisteminin de payı olduğunu düşünüyorum. Yurtdışında 10 bin saat çalışmadan kendine uzman demeyen insanlar varken, biz de Linkedin hesapları iş hayatında 1,5 sene geçmeden “senior” olarak güncelleniyor.