Apartheid da neyin nesi?

Apartheid rejimi, 1948’den 1994’e kadar Güney Afrika’da uygulanan, ırk temelli ayrımcılığa dayalı resmi bir devlet politikasıdır. Afrikaans dilinde “ayrılık” anlamına gelen apartheid, beyaz azınlığın siyah çoğunluk üzerindeki siyasal, ekonomik ve toplumsal kontrolünü sürdürmek amacıyla oluşturulmuştur.

Ne için uygulanmıştır?

Apartheid, Avrikaner Ulusal Partisi tarafından iktidara geldikten sonra sistemli hâle getirildi. Amaç, beyazların üstünlüğünü tesis etmek ve siyahlar başta olmak üzere diğer ırksal grupları (Hintli, Melez/Karayip kökenli) ikinci sınıf vatandaşlar hâline getirmekti.

Temel Uygulamaları

  • İnsanlar ırklarına göre kategorize edildi: beyaz, siyah, renkli (coloured), Hintli.
  • Irklar arası evlilikler ve ilişkiler yasaklandı.
  • Eğitim, sağlık, ulaşım, barınma gibi hizmetler tamamen ayrıştırıldı. Siyahlar, kalitesiz ve yetersiz hizmetlere mahkûm edildi.
  • Siyahların şehir merkezlerinde yaşaması veya belirli bölgelerde bulunması yasaklandı, sadece izinle hareket edebildiler.
  • Siyah Güney Afrikalılar, oy kullanamaz, seçimlere katılamaz ve ulusal siyasette temsil edilemezdi.
  • Bantustan” adı verilen sözde bağımsız siyah devletler kurularak, siyah halkın Güney Afrika yurttaşlığından çıkarılması hedeflendi.

Uluslararası Tepki

  • Apartheid rejimi Birleşmiş Milletler tarafından kınandı.
  • Güney Afrika’ya karşı ekonomik ve kültürel ambargolar uygulandı (örneğin spor müsabakalarına alınmadılar).
  • Mandela gibi liderlerin hapsedilmesi, rejimin sembolü hâline geldi.

1. İç Direnişin Yükselişi (1970’ler – 1980’ler)

Apartheid rejimi 1950’lerden itibaren uygulanmaya başlasa da, özellikle 1976’daki Soweto Ayaklanması, rejime karşı iç direnişi tüm dünyaya duyurdu. O yıl binlerce siyah öğrenci, eğitim sisteminde zorla Afrikaans dilinin öğretilmesine karşı ayaklandı. Polis, çocuklara ve gençlere ateş açtı, yüzlerce kişi öldü.

  • Afrika Ulusal Kongresi (ANC), silahlı mücadeleye yöneldi (özellikle “Umkhonto we Sizwe” adlı silahlı kanat).
  • Nelson Mandela, 1962’de tutuklandı ve 27 yıl hapis yattı, ancak halk arasında efsanevi bir direniş sembolüne dönüştü.

2. Uluslararası Baskı ve İzolasyon

1980’lerden itibaren dünya kamuoyu apartheid rejimine karşı sesini daha güçlü yükseltmeye başladı.

  • Birleşmiş Milletler çok sayıda kınama kararı aldı.
  • ABD, İngiltere gibi ülkelerde apartheid karşıtı hareketler yükseldi.
  • Güney Afrika’ya karşı ticari ambargolar, kültürel boykotlar, spor müsabakalarından menler uygulanmaya başlandı.
  • Çok sayıda uluslararası şirket, Güney Afrika’dan çekildi veya yatırım yapmaktan kaçındı.

Bu izolasyon, Güney Afrika ekonomisini ciddi şekilde zayıflattı.


3. Ekonomik Kriz ve Yönetici Elit İçindeki Çatlaklar

1980’lerin sonunda Güney Afrika ekonomisi derin bir kriz yaşamaya başladı:

  • Ulusal para birimi olan rand hızla değer kaybetti.
  • İşsizlik ve yoksulluk arttı.
  • Artık sadece siyahlar değil, beyaz iş çevreleri de apartheid sisteminin sürdürülebilir olmadığını düşünmeye başladı.

Bu süreçte, ülke içindeki bazı beyaz politikacılar ve iş insanları, reform gerektiğini açıkça dile getirdi.


4. Siyasal Reform ve Müzakere Süreci (1989 – 1994)

1989’da Devlet Başkanı P.W. Botha görevden alındı ve yerine daha ılımlı bir isim olan F.W. de Klerk geldi. De Klerk, hem iç baskıyı hem de uluslararası izolasyonu sona erdirmek için radikal bir adım attı.

Reform Süreci:

  • 1990: Nelson Mandela serbest bırakıldı.
  • ANC ve diğer muhalif örgütler üzerindeki yasaklar kaldırıldı.
  • Apartheid yasaları birer birer kaldırılmaya başlandı.
  • 1991’de apartheid’ın temelini oluşturan yasalar (ırksal sınıflandırma, zorunlu ikamet, kamusal alan ayrımı) tamamen yürürlükten kaldırıldı.

5. 1994 Genel Seçimleri ve Apartheid’in Resmi Sonu

  • 27 Nisan 1994’te, Güney Afrika tarihindeki ilk çok ırklı ve demokratik genel seçimler yapıldı.
  • Nelson Mandela ve lideri olduğu ANC büyük çoğunlukla kazandı.
  • Mandela, Güney Afrika’nın ilk siyah devlet başkanı oldu.
  • Bu tarih, apartheid rejiminin resmen sona erdiği gün olarak kabul edilir.

Sonrası: Geçiş Süreci ve Uzlaşma

Mandela yönetimi, ülkeyi şiddete sürüklememek adına “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu” kurdu. Amaç, geçmişteki suçları açığa çıkarmak, kurbanlara söz hakkı vermek, ancak ülkeyi topluca cezalandırmak yerine iyileştirmekti.


Sonuç Olarak

Apartheid rejimi, zorlu bir iç direniş, uluslararası baskılar ve ekonomik kırılmaların ardından, uzlaşı ve müzakere yoluyla sona erdi. Bu süreçte Nelson Mandela’nın karizması, uzlaşmacı tavrı ve sembolik gücü, ülkenin barış içinde geçiş yapmasında çok önemli bir rol oynadı.

Apartheid rejimi, yalnızca siyaseti ve toplumu değil, sanatı da derinden etkilemiştir. Hem rejimi eleştiren hem de onun zulmüne tanıklık eden çok sayıda eser, apartheid’e karşı birer direniş alanı hâline gelmiştir. Sanat, baskı altında olanların sesi olmuş, adeta bir hafıza arşivi işlevi görmüştür. Şimdi bu etkileri farklı sanat dallarında ele alalım:


SİNEMADA APARTHEID

Sinema, apartheid rejimini anlatmak ve dünyaya duyurmak için güçlü bir araç olmuştur.

  • Cry Freedom (1987):
    • Gerçek bir gazeteci olan Donald Woods’un hayatını ve siyah aktivist Steve Biko’yu anlatır.
    • Biko’nun polis tarafından öldürülmesiyle uluslararası kamuoyunda büyük tepki yaratmıştır.
  • Tsotsi (2005):
    • Oscar ödüllü bu film, apartheid sonrası bir gecekondu mahallesinde geçen bir hikâyeyle, şiddet, suç ve toplumsal yoksulluğu işler.
    • Apartheid’in kalıcı etkilerine işaret eder.
  • A Dry White Season (1989):
    • Bir beyaz Güney Afrikalı öğretmenin, siyah öğrencisinin uğradığı adaletsizliği sorgulamasıyla sisteme başkaldırısını konu alır.
    • Marlon Brando, bu filmde rol alarak apartheid karşıtı kampanyalara destek vermiştir.

EDEBİYATTA APARTHEID

Her ne kadar sen “sanat” dedin ama edebiyatı dışarda bırakmak neredeyse imkânsız. Çünkü apartheid, romanda, şiirde, denemede çok derin izler bırakmıştır.

  • Nadine Gordimer, apartheid karşıtı yazıları ve romanlarıyla Nobel Edebiyat Ödülü almıştır.
    • July’s People, bir beyaz ailenin hizmetkârlarıyla yer değiştirdiği alternatif bir Güney Afrika hayalidir.
  • J.M. Coetzee, özellikle Disgrace (Utanç) ve Waiting for the Barbarians (Barbarları Beklerken) gibi eserlerinde, sistemin doğasını ve sonrasındaki yıkımı felsefi düzeyde işler.