Bilimsel çevrelerin, sosyal medyanın insan ilişkileri, çocuk gelişimi gibi bir çok konuda neden olabileceği riskler ve faydaları ile ilgili çalışmaları sonuç vermeye başladı. Yeni açıklanan bir çalışmaya göre, Facebook çocuklarda ve ergen gençlerin zihin sağlığında birtakım problemlere yol açıyor olabiliri.
Kaliforniya Üniversitesi’nden Dr. Karry Rosen, “Poke Me: How Social Networks Can Both Help and Harm Our Kids (Dürt Beni: Sosyal Ağlar Çocuklarımıza Ne Gibi Fayda ve Zararlar Sunuyor) adlı çalışması için 25 yıl boyunca teknolojinin insanlar üzerindeki etkilerini inceledi. Dr. Rosen’in çalışmalarından öne çıkan başlıklar ise şu şekilde:
– Facebook’u kullanan ergen ve daha ileri yaşlardaki gençlerin paranoya, agresif eğilimler, antisosyal davranışlar ve artan alkol kullanımı gibi psikolojik bozuklukları daha çok gösterdiği belirlendi. Bu gençlerin Facebook’ta kendileri ile ilgili bilgileri sürekli paylaşmaktan kaynaklanan narsistik eğilimlerinin de arttığı belirtildi.
– İnternet ve video oyunları gibi teknolojileri düzenli olarak kullanan ergenlik öncesi ve ergenlik dönemindeki gençlerin mide ağrıları, uyku problemleri, kaygılı ve depresif tavırlara daha çok sahip oldukları ortaya çıktı. Bu gençlerin aynı zamanda okulu da daha sık ihmal ettikleri, okula gitmeme eğilimini daha sık gösterdikleri gözlemlendi.
– 15 dakikalık ders çalışma süresi boyunca Facebook’a girme eğilimi gösteren ortaokul ve lise çağındaki öğrencilerin de okulda daha düşük notlar aldıkları ortaya çıktı. Rosen ve ekibi, çoğu öğrencinin kısa mesaj, telefonlarındaki uygulamalardan gelen uyarılar yüzünden ders çalışırken birkaç dakikadan daha fazla konsantrasyon sağlayamadığını gözlemledi.
– Rosen ayrıca ortalama bir ergen gencin ayda yaklaşık 2 bin kısa mesaj gönderdiğini ve bunun gibi alışkanlıkların, uyku ve konsantrasyon sorunlarının yanı sıra fiziksel rahatsızlıklara neden olduğunu ortaya çıkardı.
Tüm bu olumsuz çıktılara rağmen, Rosen’in çalışmasında sevindirici birtakım veriler de bulunuyor. Örneğin, Facebook kullanan gençlerin sanal ortamdaki arkadaşları ile ‘sanal empati’ kurmayı öğrendikleri kulağa hoş gelen bir sonuç. Bunun yanı sıra öğrencilerin, öğretmenleri ile iletişime geçmek için de değişik yollara sahip olmasının katkısı da belirtiliyor.
Rosen’in ebeveynlere en önemli uyarısı ise çocuklarının internetteki hareketlerini gözlemlemek için türlü takip sistemlerinden uzak durmaları ve çocukları ile bire bir iletişime geçerek onları internet ile ilgili bilinçlendirerek aralarında gerçek bir güven ilişkisi kurmaları yönünde. Rosen, çocukların internette gördüklerini ya da deneyimlediklerini böylelikle kendiliğinden anne babaları ile paylaşacakları görüşünde.