Fatih projesi 8 milyarlık tarihi bir kumar

fatih-projesiFatih Projesi için ihale süreci başladı. ihale sürecine 11 firma katıldı. İhalenin hemen tüm süreçleri bir acayip gelişti. Bu acayipliklek silsilesi içinde yaşanan yanlışları sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım bu paylaştıklarım devletin gelecek günlerde atacağı adımlarda bir farklılaşma yaratır. Umarım özel firmalar da dahil olmak üzere herkes iletişimin değerini daha iyi anlar…

Devlet şeffaflıktan uzak

Devletimiz bir ihale yapıyor. 8 milyar TL civarında bir fiyatla son bulması beklenen bir ihale. Türkiye’nin en büyük teknoloji ihalesi diyebiliriz bunun adına çünkü fiyatının ötesinde 10.6 milyon gencin elinden düşürmeyeceği, geleceğinin emanet edileceği bu ihalenin daha şeffaf bir şekilde yapılması gerekirdi. Ama biz şartnamelere yalan dolan yollardan ulaştık. Ulaştığımız şartnameler değiştirilmiş ve yenilenmiş olduğundan sürekli kendimizi yazmaktan çok güncelleme çabası içinde bulduk. Devletimiz neden bu ihalenin şartnamesini halkın beğeni ve değerlendirmesine sunmuyor? Yaptıklarından mı çekiniyor? Utanıyor mu? Yoksa şartnameyi bilmem 100 bin liradan satabilmek için aynı zamanda şeffaflığını da mı satışa çıkarıyor?

Devlet ve özel firmalar iletişim yapamıyor

Devletin yaptığı iletişimi hiçbir zaman beğenmek mümkün değil. Peki ya özel firmalara ne demeli? Sadece yeterlilik alacağı bir ihaleye katılacağını neden herkesten köşe bucak saklarsınız ki? Haydi sakladınız diyelim… Biz her fırsatta yazdığımız yazılarla yapılan yanlışları ortadan kaldırmaya çalışırken neden buna destek gelmez? Neden özel firmalar karınlarının içinden konuşurlar? Bu kadar mı kötüdür devletin yaptığı yanlışa karşı taraf olmak? Örnek vereyim: Neden sadece Android işletim sistemi alınıyor devreye diye yazdım. Meğer Microsoft ve Aple, kaynak kodlarını açmak suretiyle bu ihaleye katılım hakkı kazanmış. Peki neden bu bilgiyi gazetecilerle, en azından bu konuyu günlük bazda takip edenlerle paylaşmazlar? İletişim yapmadan iletişim olmaz. Buna beni kimse ikna edemez.

İhalede adresleme izleri

Kiminle konuşursanız konuşun, sıradan vatandaşın kafasında ihalenin birilerine adreslendiği korkusu var. Nedir bu korkuyu doğuran şeyler? Mesela işletim sistemi ki bunun üstesinden bir nevi geldik sayabiliriz kendimizi. Mesela ciro: 1 milyar TL ciro yapma şartı verilmiş şirketlere ki bunun 600 milyonunun mal satışlarından geliyor olması gerekiyor. 11 firmanın bu işe giriyor olması demek, 11 milyar TL’lik bilişim hacmine hükmediyor olmaları anlamına geliyor bu ihaleye katılanların…1 milyar TL’nin nasıl bir para olduğu konusunda fikri olan var mı? Peki aynı şartnamede son üç senede bir milyar ve üstü ihaleye girmiş olma şartına ne demeli?

LOTlu ihale karmaşası

İhale iki ayrı lota ayrılmış. Biri 6 milyon 360 bin diğeri ise 4 milyon 240 bin… Ancak bu lotlara ayrı ayrı teklif verilmiyor. Toplu teklif vermek gerekiyor. Peki o zaman neden iki lota ayrılmış? Çünkü teklif verenlerin fiyatlarına bakılıyor. En avantajlı olan kurum birinci LOTu alıyor. Sonra en iyi ikinci teklifi verenden bu birinci teklifin altına inmesi bekleniyor. İnemezse sonrakine soruluyor, o da inemezse sonrakine. Şimdi burada sorulacak olan soru şu: Ya birinci ihale Microsoft, ikincisi Android tarafından alınırsa? O zaman bütün eğitim sistemi ve kitaplar iki ayrı işletim sistemi için ayrı ayrı mı tasarlanacak? Bunu düşünen oldu mu hiç?

Zamanlama ve rakamlar

İlk sene, yani 2013-2014 eğitim yılı için 1.3 milyon tablet üretilmesi gerekiyor. Birinci LOTu alan firma 780 bin ikinci LOTu alan ise 520 bin üretmeli. Bir yılda yetişir mi? Haydi yetişti diyelim. Şu anda bunların işletim sistemlerinin ne olacağını tam olarak bilmiyoruz. Kimse bilemez çünkü daha ihale sonuçlanmadı. E peki bu tabletlerin içine girecek müfredat nasıl yetiştirilecek son anda? Bir de LOTlar arasında işletim sistemi farklılığı olursa nasıl yetişecek?

Garanti şartları çok ilginç

Cihazlar için 4 sene garanti süresi isteniyor… Bilgisayar ve benzeri ürünlerde 4 sene garanti süresinin istenmesi çok alışıldık bir şey değil. Ama diyelim ki bu özel bir proje olduğu için bu işin içine girdiler. Peki kullanıcı hatası gibi durumlarda da idareden para istenemeyecek deniyor. Diyelim ki cihazı kullanıcı düşürüp kırdı. Ne olacak? Garantili ürünler 15 gün içinde tamir edilmek zorunda. Aynı arıza 3’ten çok tekrarlanırsa, toplamda arızalar 7’den fazla olursa ürün değiştirilir deniyor. Peki madem böyle bir durum var biz bunu neden tüketici kanununda göremiyoruz? Devlet kendine gelince ne cevvalmiş. Benim de böyle haklar alabilmem için 10.6 milyon tablet almam mı gerekiyor acaba?

Klavyede Q dizilimi şartı

Rahmetli Yurtsan Atakan ile uzun süren çalışmalarımız oldu klavye dizilimi üstüne. Q klavyenin aslında hızlı yazmak için değil, yazımı yavaşlatma üzerine hazırlanmış bir dizilim olduğunu, bunun üstüne Türkçe harfleri rastgele atarak bir Türkçe klavye sahibi olamayacağınızı anlattık Türkiye’ye. F klavye dizilimiyle ne kadar hızlı yazıldığını anlattık. Cumhurbaşkanı bu konuyu Apple’ın karargahında anlattı, Google’a anlattı. Ama ne oldu? Türkiye’nin çocuklara bilişim öğretme misyonu taşıyan ihalesi Q klavye dizilimini ŞART koştu. Bunu her kim düşündüyse utancından insan içine çıkamasın.

Yerlileştirme aşamaları

Bu konu belki de üretimin en önemli parçası. Yerelleştirme oranını uzun uzun anlatacağımıza bir grafikle anlatalım:

yerellestirme

Bunu biraz açmak gerekirse… Diyelim ki A firması tablet ekranı üretiyor. Bu ekranın ise yüzde 40’ı Türk sermayesi bilgi birikimiyle üretilmiş (Tabi canım). Sonra B firması gereken bu ekranı 25 liraya alıyor ve tabletine takıyor. Tabletin toplam değeri 100 Lira. O zaman hesap şöyle oluyor: %40 x (25 TL / 100) = %10. Yani ekranın yerelleşmesi yüzde 10 oluyor.

Şimdi dünyada sadece birkaç şirketin yapabildiği ekran için biz yüzde 50 yerelleşme istiyoruz. Entegre devreler için yüzde 30 istiyoruz. Türkiye’de şu anda hiç tecrübesiz olmayan piller için yüzde 70 istiyoruz. Tabletin kılıfından kalemine, tuşundan klavyesine her şeyini yüzde 100 Türk istiyoruz. İstiyoruz iyi de… Nasıl olacak bunu hiç düşünüyor muyuz bu işleri son senede?

Birinci sene bileşenlerin yüzde 4’ü türk olacak diyoruz. Yani kılıf yapıp onu kadife yaptığınızda konu muhtemelen kapanmış oluyor. İkinci sene yüzde 20 yerlileşme isteniyor ki yine kılıftı, fişti, metal kutuydu filan geçebilirsiniz. Bu ana kadar 10.6 milyonun 4.8 milyonunu satmış oluyorsunuz sadece. Ama son sene bayağı entegre tesisler kurmuş olmanız gerekiyor.

Eğer bu yerelleşme yapılamazsa ne olacak? Orası hiç belli değil.

Ar-Ge konuları da çok enteresan. İlk sene EN AZ 50, ikinci sene 75, üçüncü sene 105 kişilik bir Ar-Ge ordusu kurulması isteniyor. Bu ordunun dokunmatik ekran, pil ve gömülü sistem teknolojilerinde uzmanlaşmış olması da şart koşuluyor. Bunlar güzel istekler. Peki bunun çıktısı ne olacak? Ar-Ge çıktısı patenttir. İkinci sene 24, üçüncü sene 50 uluslararası patent başvurusu yapılmış olması bekleniyor burada Ar-Ge yapanlardan. Bu madde de bana biraz göz boyama gibi geldi. Ben şu anda havada tükürük yakalayan fıstık kabuğu temelli ekran teknolojisi projemle başvuru yaparım. Başvuru şartı koşup kabul edilme şartını koymayınca ortaya absürd bir dünya çıkıyor işte böyle…

Katılanlar bunu yapar mı?

İhaleye katılan firmaları TKNLJ üstünden paylaşmıştım. Peki beraberce şu sorulara cevap arayalım: Microsoft patent alsa bunu bizimle paylaşır mı? Apple işletim sistemini bize açar mı? Steve Jobs’un çocukları gelip burada Ar-Ge elemanı istihdam eder mi? Casper senede hiç 5 milyon bilgisayar üretti mi? Arçelik hiç burada pil üretme girişiminde bulundu mu? Vestel bu kadar çalışırken hiç Türk ekranı üretti mi neden şimdiye kadar her şeyi dışarıdan getirdi?

Öne sürülen fikirler iyi olabilir. 8 milyar TL de çok iyi para. Eğer gerçekten bu iş yürüse harika olur evet. Ama mevcut şartlarda bana inandırıcı gelmiyor. Şimdi bu tip isteklerde bulunup sonra bu istekleri geri çeken olursa o zaman ihaleyi haksız yere vermiş sayılır ve mahkemelerde süründürülmesi gerekir.

Bittiği zaman çok iyi iş olabilir, ülkemiz çocuklarının bilgisayarla doğuştan tanışmış olması anlamına gelen hamleler yapılmış olabilir. Ülkemizde bilişimin temel bileşenleri üretiliyor olabilir. Ama 8 milyar TL sokağa da atılmış olabilir. Eğer şanslar yarı yarıyaysa ben bu zarı atmak isterim…