Garantili kredi kartı iletişimi

Bugün sosyal medya ve şirketlerin konvansiyonel gücünü masaya yatıralım istiyorum. Önce şirketlerin gücünden başlayalım. Şirketlerin iletişim gücü vardır. Bir tuşa basmakla ulusalından yereline, gazetesinden televizyonuna, radyosundan internetine her kesime yayılabilirler. Şirketlerin bir güçsüzlüğü vardır, halk onların mevcut gücünden nefret eder. Şirket içindekiler bunu bilmezler veya anlamak istemezler ama bu böyledir. Onların iyi olduğunu yukarıdan Allah inip söylese halkımız kabul etmek istemez…

Diğer taraftan bu şirketler kendilerinin lehine şartları oluşturmayı çok iyi bilirler. Hukukçuları vardır, uzmanları vardır, hatta lobicileri vardır dertlerini kendi taraflarından tüm dünyaya veya kural koyuculara anlatabilmek için.

Gelelim konumuza… Bildiğiniz gibi kredi kartları çok alengirli bir konu. Şu anda hayatımızın çok önemli bir kısmını kaplıyor. Bu konuda bankalara göbeğimizden bağlıyız. Bizim olmayan paraları harcamamız için bize çok yardımcı oluyor bu kurumlar. Ve kredi kartı almamız için etrafımızı çevirip neredeyse yalvarıp yakarıyorlar.

Biz bu kartları kullandıkça puan kazanıyor, prestij kazanıyor, mil kazanıyoruz. Aslında kazanmıyor harcıyoruz. Ama bu kartlardan yıl sonunda 30 ila 75 TL arası para kesildiğinde sinirlerimiz tepemize çıkıyor. Haksız mıyız? Tartışalım.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada Ekim Nazım Kaya ilginç bir paylaşımda bulundu. Garanti Bankası örneğinden yola çıkan Kaya, kredi kartı için ödediğimiz paraları nasıl geri alacağımızı anlatan bir yazı yazdı sitesinde. Çok hoşuma gitti çünkü ben de Türküm ve internet kullanıcısıyım. Bunu ben de paylaştım. Paylaşıma katkıda bulunan insanlar da bunu uygulayacaklarını ve kredi kartına verdikleri paraları isteyeceklerini söyledi.

Ben eminim ki ne kadar detaylı anlatılmış olunursa olunsun bunu okuyan her yüz kişinin en iyi ihtimalle üçü bunu uygulayacaktır. Ben altına kellemi koyarım ki bir banka çıkıp “biz yanlış yaptık bu kadar parayı sizden alarak yarın öğlen gelin de paranızı faiziyle geri verelim” dese parasını almaya gidenlerin sayısı 100 kişide 10 kişiyi geçmez.

Ben bunları yazdıktan sonra Garanti Bankası hukuk bölümünden bir kişi beni tam olarak nereden bulduğunu bilmediğim telefonumdan aradı. Yaklaşık 35 dakika konuştuk. Bana bunun hukuki sürecini anlattı. Çok fazla hukuki detayla sizi boğmadan söylemek gerekirse bir ara hukuk sistemi, bankaların bu ücretleri alarak gereksiz zenginleştiği kanısına vararak bir yıllık parayı geri ver demiş. Sonra bir diğer mahkeme o bir yıl olmaz şunu 10 yıl yapın demiş. Sonra durumlar tekrar değerlendirilmiş ve bankaların kullanıcılara kart ücretlerini ödemekle yükümlü olmadığı kararı çıkmış. Bu noktaya kadarki söylemin doğruluğu Garanti Bankası hukukcularının bize verdiği bilgilerle sabittir.

Şu anda hele ki Garanti Bankası gibi bir hukuk ve tanıtım gücü olan bir bankaya karşı bu davayı sade suya tüketci olarak kazanmanın bir yolu olduğunu kesinlikle zannetmiyorum. Ama bu noktada aklımıza bir soru takılıyor: O zaman neden banka bunu söylemek için beni arayıp 35 dakika konuşuyor? Aslında bunun sebebi çok açık kazanamayacak da olsa insanların açtığı davalar yüzlerce mertebesine ulaştığında bankanın başına inanılmaz şeyler gelecek. O kazanılması imkansız davalar bankanın hukuk sistemini kilitleyip çok ciddi maddi zararlar çıkarabiliyor.

Bankanın kendi ve tüm iletişim birimi bir araya gelerek bunu halka anlatsa hakımız buna ya ikna olur ya da olmaz. Ama şurası bir gerçek ki Ekim Nazım Kaya olayında olduğu gibi bunu her canlandıran biri çıktığında banka aynı süreci tekrar tekrar yaşayacak. Çünkü o bir banka ve büyük kullanıcılar ise küçük.

Şu anda banka elinden geldiğince yangını söndürmeye çalışıyor ama bu yangın dereden çay bardağıyla getirilen suyla sönecek gibi gözükmüyor. Muhtemelen Garanti Bankası hukuk departmanının beher internette yazı yazan kullanıcıya 35 dakika ayırmaktan farklı işleri de vardır.

Bu noktadan itibaren ukalalık kısmına geçelim. Garanti Bankası ya da diğerleri, kredi kartı için ne yapabilirlerdi?

  1. Bu konuyu ortak bir sorun olarak ele alıp, aradaki rekabeti bir noktada sıfırlayıp ortak bir bilgilendirme platformu yaratabilirlerdi.
  2. Çok iyi kullandıklarını söyledikleri, “çok yaratıcı internet dehası genç çocuklar” tarafından yönetilen internet hesaplarını bu konu kapsamında kıvılcımlar orman yangınına dönüşmeden müdahale etmek için kullanılabilirlerdi.
  3. Zeki davranıp şunun farkına varabilirlerdi: İnsanlar ekstrelerinde kredi kartı için para kesildiğini görünce kendilerini aptal gibi hissediyorlar. İnsanlar kendini aptal gibi hissetmesinler diye yıl sonunda “sizden bu parayı şu sebeplerden dolayı kesmek durumundayız” diyebilirler, böylece dürüst bir iletişim ortamı yaratabilirlerdi.
  4. Kesilen paralarla sağlanan faydanın ne olduğunu dürüstçe anlatabilirlerdi

Bankaların şu anda internet ücreti, SMS ücreti ve bankodan yapılan işlemin masrafı adı altında aldığı paralar, esas bankacılık işlemlerinden kazandıklarının ardına düşmüş. Yani bankalar şu anda verdikleri kredilerden aldığı faizdan para kazanmak yerine hizmet işinden para kazanıyorlar. Böylesi bir durumda iyi hizmet istemek hepimizin hakkı.

NOT: Konunun içinde Garanti Bankası’nın adının geçmesi onun daha az dikkat eden diğer bankalara göre daha kötü bir banka olduğunu göstermez. Bir Türk atasözü der ki ayı sevdiği yavrusunu döver.