Bir arkadaşımla bilişim dünyasını, onun giderek yokolmaya giden basın tarafını ve bilişim vakfının konuya katkısızlığını konuşurken ortaya çıkan bir analojiyi sizlerle paylaşmak istedim. Teşbihte hata olmaz derler.
Diyelim ki Türkiye’de Kelaynak Vakfı diye bir yapı kurdunuz. Diyelim ki Türkiye’de kelaynak kuşlarının sayısı gün geçtikçe azalıyor. Diyelim ki siz bu kelaynaklarla ilgili kitap yayın vs. yapıyor ve bundan para kazanıyorsunuz. Eğer vakıf senedine aksini yazmadıysanız sizin amacınız diğerleriyle birlikte içki masasına gidip kelaynaklar azalıyormuş diye göz yaşı dökmek değil, kelaynaklarının neslinin kurtarılması, sayısının artması için çaba, emek ve para harcamaktır.Vakıfla sulu göz vatandaş arasında böyle bir ayrım vardır. Bu yüzden de vakıflar sulu göz vatandaşların aksine yaptıkları hemen hiçbir iş için vergi ödemezler.
Gelelim yazının analoji tarafına… Ülkede bir bilişim vakfı var. Yadsınamaz bir biçimde görüyoruz ki ülkede bilişim istendiği gibi gitmiyor. Sadece bilişm değil onu halka anlatması ve tanıtması gereken basın organları da giderek kan kaybedior. Eskiye oranla daha az basın organı ve gazeteci var ama yazılması gereken şeyler birkaç kat arttı. Hepimiz üzülüp buna çareler arıyoruz. Ama bu noktada bilişimin bir yere gelmesi için kurulmuş Bilişim Vakfı da bizimle beraber üzülüyor. Sen iş yap abi biz senin yerine de üzülürüz dediğimizde vakfın önde gelenleri gerek yazılı gerek kulaktan kulağa ortamlardan bize kırgınlıklarını dile getiriyorlar.
Ne yapmalılar? Cevap vakıf senedinin sitelerine koydukları kısaltılmış sürümündeki üçüncü maddede yatıyor: Toplumun, olası kullanıcıların ve üreticilerin bilinçlendirilmesi için çalışmalar yapmak ve oluşan bilincin yaygınlaşmasını, değişen gereksinimlere çabuk uyum gösteren, eğitim kadro ve olanaklarını buna göre ayarlayabilen nitelikte gelişmiş kurumların oluşmasını sağlamak.
Yani bu maddeye dayanarak Bilişim Vakfı’nın bilişim basınıyla ilgili yardımcı olacak adımlar atması yanlış değil, hatta atmaması vakıf senediyle uyumsuzdur. Bu, Kurukahveci Mehmet Efendi ve Mahdumları gibi bir şahıs şirketi olmadığı için, vakıf olmakla bazı yükümlülükler altına girmektedir. Kurukahveci Mehmet Efendi kime reklam vereceğini, kime yardım edeceğini kendisi seçebilir. Ama vakıflarda öyle olmaz. “Vakıf senedine öyle yazmışız ama ben düşündüm bilişim basınının arkasında durmamaya karar verdim” gibi bir cümleo vakıf kurucularının ve çalışanlarının canına okur.
Bilişim Vakfı için çok şey söyledim ve daha da söyleyeceğim. Bunun sebebi, anlamak isteyen için çok basit: Kimse benim bilişimimle ilgili vakıf kurup, buradan sebeplenip, burası sayesinde tanınıp bilinip sonra onun en önemli yapı taşı bilişim basınına böylesine kayıtsız kalamaz…