Herkes bir devleti savunma derdine düştü. Bunu yapan yandaş gazete ve gazetecilerle selamı sabahı kestik sayfalarımızda yer vermiyoruz. Ama olayın içine akil adamlar da katılınca üzüntü katsayımız biraz daha arttı.
Yavuz Semerci bugünkü köşe yazısında internetle ilgili biraz kafası karışık bir tablo çizmiş. Ben bunu beynin karanlık noktalarına mesaj veren “subliminal” bir yazı olarak yorumladım. Kendisi ne derse onu desin. Sebeplerini sıralayalım:
- Yavuz Semerci konunun politik malzeme olduğunu düşünüyor. Yani bu kadar insan aslında seçimlere malzeme yapmak için interneti kullanıyor.
- Semerci herkesin düştüğü hataya, bizim düşürülmek istendiğimiz hataya büyük bir zılama yapıyor ve çocuk pornografisi konunun özünü oluşturuyor diyor. Hayıt oluşturmuyor. Semerci Türkiye’nin en akıllı ekonomi yazarlarından biridir. Bu hataya düşmeşi çok yanlış olmuş
- Ardından bir kova güzel istatistik vermiş sayın Semerci… İnternet de ne güzel arttı, fiberler, 9 milyon kullanıcı, mobil genişbant internet, 100 megabayt… Bizi sihirli bir dünyaya soktuktan sonra birden bire karşımıza çıplak gerçekle çıkıyor: İsteyen filtre alabilmeli… Sanki sokağa çıkan insanlar filtre almamalı gibi bir izlenim yaratmaya çalışıyor Semerci. Sanki devlet sadece çocuğu olanlar için filtre istiyormuş gibi… Sanki oradaki kravatlı devlet memurları filtre yapmaya muktedir filtrologlarmış gibi…
- Ve son cümle subliminal mesajı tamamlıyor: Ancak kimi kullanıcının (çocukları veya farklı nedenlerle) sınırlandırılmış (filtre uygulanmış, her siteye girilmesine müsaade edilmeyen) servis hizmeti alma tercihi de yasak kapsamında değerlendirilmemeli.
Muhtemelen bir bakış açısı bu kadar yanlış olur
Yazıyı dikkatlerinize sunuyorum:
İnternete yasak mı!
İNTERNET üzerine yaşanan tartışmalar sağlıklı bir zeminde yürümüyor. Seçimlerin de yaklaşmasıyla konu politik bir malzeme oldu.
İnternet üzerinde kamu denetiminin boyutları nereye uzanmalı sorusu sadece Türkiye’nin değil, dünyanın üzerinde durduğu konulardan birisi.
İnternetin çocuklara yönelik zararlı etkileri ve çocuk pornografisi tartışmanın özünü oluşturuyor.
İfade özgürlüğü, bilgi edinme hakkı, yetişkin tercihlerine yönelik konularda devletin düzenleyici bir rol takınması sempatiyle karşılanmıyor.
Yine de soruluyor: Peki hakaret, kişi haklarına yönelik saldırılar karşısında kişilerin haklarının korunması açısından nasıl bir hukuk düzenine sahip olacağız?
Bir başka konu daha var.
Televizyon yayınları dünyanın hemen her yerinde kamusal denetime tabi. Peki sadece internet üzerinden yayın yapan televizyon kanalları da bu tip düzenlemelerle kontrol edilebilecek mi? Edilmeli mi? Bir kez düzenleme başladığında sonu gelecek mi?
Unutmayın şu anda artık evlere (bakır kablolar yerine) fiber kablolar döşenmeye başlandı. Bu altyapı internet hızınızı 50-60 kat artırıyor. (Nitekim gerek Türk Telekomgerekse Süperonline kanalıyla 100 megabyte hızla internete bağlanan 2 milyon dolayında hane var. Galiba en doğrusu, tüketicilerin kendi hayat tarzına göre filtre uygulama tercihini kullanacağı bir yapının oluşturulması. Türkiye’de bu yönde atılan çabalar politik tartışmalar nedeniyle heba ediliyor. Örneğin, aile, çocuklarının girebileceği sitelerin belirlendiği (filtre uygulanan) paket isteme hakkına sahip olmalı.
Ya da kamu otoritesince yasaklanan sitelere erişimin olmayacağı bir aile paketi de tercih edebilmeli. “Ben filtre uygulaması istemiyorum” diyenler de sınırsız ve kamu denetiminin olmadığı bilgi otobanlarına çıkabilmeli.
* Aslında nasıl bir dünyadan bahsediyoruz.
Biraz rakam aktarayım.
Türkiye’de şu anda 7 milyon nokta, geniş bant internet olarak adlandırılan ADSL ile internete bağlı. Cep telefonları ve fiber hatlarla birlikte abone sayısı 9 milyonu geçmiş durumda. Her bir noktadan ortalama 4 kişinin bağlandığı düşünülürse, hemen her gün 40 milyon kişi internet giriyor.
Kimi kaynaklara göre şu anda dünya üzerinde internete bağlı cihaz sayısı 5 milyarı geçiyor.
Dünya üzerinde 141 milyon aktif blog var. 2000 yılında bu sayı sadece 12 bin idi.
Her gün 242 milyar mail atılıyor. Bu sayı 10 yıl önce sadece 10 milyar idi.
Bir hafta içinde internette geçirilen vakit (dünya ortalaması) 18 saate çıktı. 10 yıl önce sadece 2 saat idi bu oran.
2 milyar internet kullanıcısı yaşıyor dünya üzerinde. 3 milyar vveb sayfası var. 5 milyara yakın insan da cep telefonu kullanıyor.
Ve son bir bilgi.
İnternet kullanıcısı başına aylık ortalama kullanım saati Hollanda’da 31 saat. Türkiye ise 29.9 saat. Amerika’da 21 saat.
İnternet kullanıcısı başına izlenen ortalama sayfa sayısında 4 bin 526 sayfayla Güney Kore dünya şampiyonu. Hollandalı internet kullanıcısı aylık ortalama 3 bin 500 sayfa izlerken, Amerikalı ve Türk kullanıcılar 3 bin sayfa ile dünyanın ilk 5’ine giriyorlar.
Böyle bir dünya, böyle bir Türkiye’de internet yasağını düşünmek bile aptallık boyutuna geçiş sayılmalı.
Ancak kimi kullanıcının (çocukları veya farklı nedenlerle) sınırlandırılmış (filtre uygulanmış, her siteye girilmesine müsaade edilmeyen) servis hizmeti alma tercihi de yasak kapsamında değerlendirilmemeli.