Aklımdan geçen akıllı saat

samsung saatBen çok saat insanı değilim. Hayatım boyunca bir yıldan uzun kullandığım iki saatim oldu. Biri sünnetimde babamın aldığı fosforlu saatim diğeri de ortaokula başlaren alınan oyunlu saatim… Onun dışında saat olayını hep “bir şekilde” hallettim.

Son zamanlarda çıkan akıllı teknolojilere sahip saatleri yakından inceleme fırsatı buldum. Bu konuyla ilgili bir analiz size sunmak istiyorum:

1. Büyüklük: Yeni model akıllı saatler gerçekten çok büyük. Benim gibi spor salonu müdavimi olmayan normal kollu insanlarda gerçekten çok komik duruyor. Çok para verseler de koluma öylesi büyüklükte bir saati takmazdım.

2. Diğer cihaz: Kola takılan saat gün boyu diğer cihaz olarak hayatımıza girmek durumunda. Onunla ilgili yeni bir şey öğrenmek, onun kurallarını bilmeye çalışmak bana gerçekten de zul geliyor…

3. Diğerleriyle konuşma: Yeni model saatler diğer aletlerle konuşmaya çalışması üstüne kurulmuş. Telefonu bir alıyor bir almıyor. İyi de telefon zaten üstümdeyse niçin ondan konuşmak yerine saate kulaklık takıp saatle telefon arasında zaten sakat bir teknoloji olan bluetooth bağlantısı kurup konuşmaya çalışayım?

4. Pil: Bu saatlerin içine ne teknolojisi koyarsanız koyun diğer aletlerle iletişime geçmeye çalışması onun pilini bir gün boyu yetmez hale getiriyor. İnsan telefonunu şarja koyar da saatini öyle her an şarja takabilir mi? Bana oldukça itici geliyor bu sorun…

Bunları belirttikten sonra aklımdan geçen fantezi saati sizlerle paylaşmak istiyorum:

1. Katlanabilir ekran: Şu anda Samsung’un üstünde çalıştığını söylediği saatin ekranı, daha önce Sony’nin de tanıttığı tarzda katlanabilir (flexible) bir ekrana sahip olacakmış. Bilinen anlamda bir ekranın dışında tüm kayışı ekran olan bir saat enteresan olabilirdi.

2. Tek başına bir cihaz: Benim en büyük fantezim burada zaten. Ben bir saat manyağı değilim ama hem saat hem telefon taşımak işime gelmez. O yüzden de tek başına birçok cihazın işini yapan tek bir saat beni telefon kullanmaktan alıkoyabilirdi… Hatta alıkoysun istiyorum. Şu şekilde:

a. Elimizdeki cihazlara neden ihtiyacımız var? Bir işlemci, bir internet bağlantısı, yeterince büyük bir ekran ve pil için… Ekranı Google tarzı bir akıllı gözlük ile halledebildiğimiz durumda saati bağlantı aleti olarak nano simkartlarla bağlamak mümkün. Pilin fuel cel teknolojisiyle saatten bile halledilmesi durumunda bu mümkün olabilir. Ha önümüzdeki 10 yılda olabilir mi, onu bilmiyorum.

b. Sıradan telefon aramaları için saati kulak içi kulaklık ile halleder telefonu tamamen hayatımızdan çıkarabilirdik.

c. Mevcut sistemlerle dokunmatik ekrana ihtiyacımız niçin var? Mesaj yazmak ve komut vermek için. Bunu mevcut sesli komut algılama teknolojisiyle halletmemiz mümkün. Basit komutlarla idare edilebilen bir sistem sayesinde menü ve işletim sistemini öğrenme gibi saçmalıkları da hayatımızdan çıkarabilirdik.

3. Sürekli vücudumuza takılı bir cihaz: Şimdiye kadar konuştuğumuz her tür M2M sağlık sistemi vücuda takılı bir cihaz istiyordu. İşte size fırsat. Her zaman teninize değen bir cihazınız, saatiniz var. Bununla her tür düzenli sağlık kontrolünü yaparak hala ölüme sebep veren hastalıklar arasında ilk beşte olan kalp krizlerine karşı inanılmaz bir önlem alabilmek mümkün olurdu. vücut sıcaklığı, tansiyon ve hatta şu anda mevcut kan şekeri tahlilleri gibi imkanları uç uca eklediğinizde inanılmaz bir tıbbi kontrol imkanına kavuşabiliriz.

4. Titreşim: Mevcut telefonlarını sürekli elinde taşıyan hastalıklı insanları dışarıda bırakırsak ben telefonların titreyimli olmasının mantığını hiç anlamıyorum. Ama sürekli teninize değen bir saatin titreşiyor olması, telefon zili kavramını bir daha geri dönmemek üzere hayatımızdan çıkarabilirdi.

Bu yazdıklarımın hiçbir bilimsel temeli yok. Yapılabilir mi yapılamaz mı bilmiyorum. Ama bunlar benim fantezilerim. Eğer böyle bir saat çıksa muhtemelen fiyatını sormazdım