Annelerimiz bizi korudu, büyüttü, bu yaşa getirdi. Bugün olduğumuz iyi ya da kötü her şeyin altında onlar var. Şimdi bizim zamanımız geldi. Onları korumak bizim görevimiz. Bu görevi layıkıyla yerine getirmek evlat olarak bizim önde gelen görevimiz.
Anneme gittim. Onun evinden internete girdim. Biraz uzun süreli internet kullanımında internette sorun çıktığını gördüm. Bilgisayardan şüphelendim. Tabletle internete girdim. O da çalışmadı. Türkiye’den şüphelendim bilgisayar ve tableti cep telefonunun internetiyle kullandım çalıştı. Annem “aa yine kesildi internet” dedi ve gidip modemi açıp kapattı. İnternet bir süre sonra geldi. “Hep böyle kesiliyor mu internet” diye sordum. Evet hep böyle kesiliyormuş.Modemin ayarlarına baktım, IP alıp almadığına baktım, paralel bir hat var mı diye baktım. Gözle görülür herhangi bir hataya rastlamadım. Anneme daha önce çağrı merkezini arayıp aramadığını sordum. Aramıştı. “Bir şeyler söylediler ama anlamadım” dedi. 65 yaşındaydı.
“O zaman ben arayayım” dedim. 444 0 375’ten TTnet çağrı merkezini aradım. Konuştuk, ama bana ellerinde öyle bir hattın olmadığını söylediler. Kilitlendim. Şu anda sizi aradığım hat dedim ama karşımdaki çağrı merkezi elemanı çaresizdi. Kapatınca anneme kadının söylediğini söyledim. Annem hatırladı: Meğer hattını evi sürekli arayıp çok uçcuza geleceğini söyleyen bir şirkete taşımış. Hangisi diye sorunca adını hatırlayamadı. Kağıtlara bakınca Millenicok sözleşmesi bulduk. İnternet ve ev telefonunu taşımıştı sürekli arayan firmaya teslim olup.
O şirketi aradım. Konuştuk. Aslında kesilmelerle alakasız birçok şeyi onların güzel hatırı için denedik. DNS ayarları dahil herşeye anlamsızca baktık. Sonra dediler ki modeminiz IP alıyor, eğer tekrar kesilme olursa modemi yeniden başlatmadan bizi arayın. Onların işi kesilme olmamasıydı. Kesilme olacağından emin gibilerdi. Kapattıktan yarım saat sonra tekrar kesilme oldu. Aradım. Bambaşka biri bambaşka testler yaptırdı bana. En son dedi ki bilgisayara kabloyla bağlanıp biraz kullanın kesilirse bizi arayın… Sinirlendim.
Neden sinirlendiğime gelince… DNS ayarı, bilgisayarın IP alıp almaması, kablosuz ağda kaç cihazın eş zamanlı çalıştığı annemin yer gök bir araya gelse cevaplayamayacağı sorulardı. Çağrı merkezindekilere ısrarla parasıyla da olsa birinin gelip bakmasını söyledim. Hayır öyle bir hizmetleri yoktu. Yapamazlardı bunu. Sonuçta benimle de çözülmeyen olayın annemle çözülmesi imkansızdı. Ben para verdiği kuruma yalvaran adam konumuna düşmüştüm. Sinirlendim. Hattımı tekrar ait olduğu yere taşımak istediğimi söyledim. Meğer 2 senelik anlaşma yaptırmışlar. Annem yapmış olabilirim dedi. Hatta bir buçuk senedir kullanıyormuş, gelecek Haziran’da bitecekmiş. Şu anda kapatırsam ne kadar veririm diye sordum. En fazla 140 TL dedi. Ne kadar vereceğimizi bilmiyor musunuz diye sorunca hesaplar söyleriz dedi. SMS atacaklardı.
Ülkede herkesin internete girmesi için çok çalıştık. Özellikle annelerin internete girmesi için verdiğimiz çaba gerçekten takdire şayan. Benim annem Kadıköy Belediyesi’nin bilgisayar kurslarına dahi gitti interneti ve bilgisayarı daha iyi kullanabilmek için. Ama çağrı merkezlerindekilerle DNS ayarları üstüne konuşabilecek seviyede değil. Zaten DNS ayarları da yarım saatte bir interneti kesip modemi açıp kapayınca yeniden gelmez. Bunu annem de bilmiyor çağrı merkezi uzmanları da…
Sonuçta yarım metrelik bir kabloyla ayakkabılığın üstünde duran modemin yanında ayakta internete girmemiz gerektiğini bize söylediler ve kapattık telefonu.
Bizim annemizi korumamız lazım. Herşeyi bize sormak istemiyorlar ama bizim onlara bu desteği onlara rağmen verebiliyor olmamız lazım. Ama bizimle bitmez bu iş… O çağrı merkezindeki elemanların ve onları yetiştirdiğini düşünen şirketlerin de burada sorumluluğu ele alması lazım. Hatta çağrı merkezindeki telefonların kaç saniyede açılması gerektiğinin kurallarını koyan ve bununla övünen devletin de bu konuya bir el atması ve annelerimizin haklarını koruması gerekiyor.
Bugün o gün. Hemen başlayalım. Annelerin internette olması hepimiz için çok gerekli…