Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, internet sitesi kapatma konusunda Türkiye’yi mahkum ettmişti bunu hatırlarsınız. Adamlar bize aslında bizim söylememiz gereken 3 şartla gelmişler. Biz de tartışırken bunu kendimize düstur olarak almalıyız. Bunları teker teker sayalım ve altını dolduralım:
Yasa Net Olmalı:
Bizim kanunlarımızın en önemli özelliklerinden biri muğlak ifadelerden oluşması. Kişisel bilgilerin korunması konusunu tam olarak açıklamazsanız beni şişman gösteren resmimi basmışlar kapatın bu siteyi, benim sevmediğim ayakkabılarımla çekmişler bu adrese iletişimi durdurun gibi saçmalıklara maruz kalabilir, bir kıza şantaj yapan çeteyi “haber konulu resimler bunlar” diyerek hoşgörebiliriz…
Meşru amaç olmalı:
Bir siteyi kapatmak ya da belli bir adresini kullanıma kapatmak için amaçlarımız meşru mu, ya da belli mi? Ne zaman bu konu açılsa hemen herkes intihara meyilli kızlarımızın şikayetlerini ve çocuk pornosunu dile getiriyorlar. Peki bunlardan bir yıl içinde kaç şikayet geliyor? Mesela bir politikacı hakkında çıkan haberleri, bu kişinin kapattırmaya, kendi çıkarına sildirmeye çalışması meşru bir amaç mıdır? Hangisine daha çok rastlayabiliriz? Haydi bunu tartışalım.
Yargı Denetimi:
Ben bizim yargının yeterince denetime açık olmadığını düşünenlerdenim. Hele son kanunlarımızdan sonra ortaya çıkan tablo gösteriyor ki biz aslında bu denetimi yargıdan alarak siyasilerin eline veriyor, bundan yüzyıllar önce yazılmış kuvvetler ayrılığı ilkelerini ayaklar altına alıyoruz. Yargının alması gereken kararları hukuk kartviziti olmayan bürokratların ellerine teslim ediyor, onları da dokunulmazlık zırhına bürüyerek iyice yargısal denetimden uzaklaştırıyoruz.
Hal böyleyken aslında bizim bu kanunu bırakın çıkarmayı, çıkarmayı kendi aramızda konuştuğumuz için bile Avrupa Birliği kapısından çevrilmemiz gerekebilir. Bu konuyu herkesin değerlendirmesine açıyorum…