Erişimciler Sağlayıcılar Birliği’nin görevi erişimi engellemek

Yaşanan olaylardan sonra birbiri ardına gelen operasyonlar Türkiye gündemini canından bezdirdi. Tabii ki bunların teknoloji alanında bir karşılığının olmaması düşünülemezdi. Nitekim oldu da.

5651 zaten belalı bir kanundu. Onun üstüne gelen ekler onu iyice yenip yutulmaz bir hale getirdi. Teklife göre bir erişim sağlayıcıları birliği kurulacak. Erişim sağlayıcıları birliği, bizi internete eriştiren ve orada internet sitelerimizi barındıran insanlardan oluşacak. Ancak işin çirkin bir tarafı var: Eğer Türkiye sınırları dahilinde erişim sağlamak istiyorsanız bu birliğin üyesi olmak zorundasınız…

Peki bu birlikle ne yapılacak? Özel hayatının gizliliği ihlal edilen gerçek ve tüzel kişiler, kurum ve kuruluşlar TİB’e doğrudan başvurarak içeriğe erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanmasını isteyebilecek. TİB erişimin engellenmesi talimatını Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne bildirecek. O andan sonra artık internette kötü verinin bulunmasının müsebbibi birlik haline geliyor. Birlik erişimi engellemek zorunda olacak. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde TİB Başkanı ya da bağlı olduğu Ulaştırma Bakanı’nın emriyle erişim bizzat TİB tarafından engellenecek.

Erişim Sağlayıcıları Birliği’nin kelime anlamlarının dışına çıkarak tek görevinin erişimi engellemek olması gerçekten de bizim içinde bulunduğumuz durumun kötülüğünü en iyi anlatan şey…

İş hukuk kurallarının dışına çıkıyor yavaş yavaş: Örneğin birisi TİB’e geldi ve bu site benim canımı yakıyor bana kötü şeyler söylüyor dedi. TİB hemen Erişim Sağlayıcıları Birliği’de giderek ne yapın yapın bu içeriği bir daha görmeyeyim diyecek. Birlik, öyle ya da böyle bu içeriği hayattan silecek. Bu noktaya kadar dikkat ettiyseniz işin içinde yargıya dair hiçbr şey yok. Tüm bu hengame sürerken bir aşamada yargıya gidilerek “usta ne düşünüyorsun bu hususta” denecek. Hakim konu üstünde düşünüp bir karar verecek. Eğer “gerçekten de zararlı” derse siteler kapalı ya da engelli olmaya devam edecek. Ama zararlı değilse, birisi bir yerleri kapatmak için TİB’i ve Erişim Sağlayıcıları Birliği’ni “yemişse” o zaman engelleme kaldırılacak.

Bununla gerçek hayata paralellik kurduğumuzda kafanız daha çok netleşebilir: Hükümetin ayakkabı kutularından sonra gündemimize getirdiği hukuken temel kavramlarından biri olan masumiyet karinesi tamamen ortadan kalkıyor. Diyelim ki birisi karakola gidip sizin hırsız olduğunuzu söyledi. Karakoldan gelip hemen sizi hapse atıyorlar. Yani siz kafadan suçlusunuz. Size düşen suçsuzluğunuzu kanıtlamak. Oysa dünyada bir suç kanıtlanana kadar insanlar masum kabul ediliyor.

Ben şu maddelere takıldım, bakalım devletimiz bu konularda bize neler söyleyecek:

  • Hukukun değil devletin elinde müthiş ve hızlı bir kapatma ve engelleme gücü olacak.
  • Masumiyet karinesi evrensel hukukun en önemli unsurlarından biri. Bunun yerle bir olmasını meclisteki hukukçular nasıl içlerine sindirebiliyorlar?
  • Bu tip olaylar neden devletten birilerinin canı yandığında ortaya çıkıyor?
  • Neden hızlandırmak için hakimler gibi hukuk aktörlerini iyileştirmiyoruz da hukuk dışı mekanizmalar yaratıyoruz?