İnternet yayınlarının RTÜK tarafından “denetime alınması” ülkede zaten sürmekte olan sansür tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Peki yapılanlar gerçekten de sansür mü yoksa her devletin kendi hükümranlık hakları doğrultusunda atması gereken doğru adımlar mı? Bunları soru cevaplarla TKNLJ formatında açmaya çalışalım…
- Öncelikle kafalardaki sansür kavramını kelime anlamıyla açıklığa kavuşturalım. Fransızca “censure” kelimesinden gelen bu kavram bir yasaklamayı değil denetimi anlatır. Sansür bir şeyin yasaklanması değil, denetime alınmasıdır. Bunun için TDK sitesine bakabilirsiniz… (Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, sıkı denetim) . Bu bağlamda internet için yapılan şey sansürdür ve bu da tartışmaya açık değildir.
- Denetimin gerçekten ülkede bazı şeylerin daha iyi olması için yapıldığı konusunda ülkenin kamu yönetimi kimseyi ikna edemez. “Bu ülkede porno siteler çocukların korunması için değil bazılarının hayata bakışını gerçeklemek için yasaklanmaktadır” algısını yıkmak mümkün değildir. Bu yerleşik algıyla kavga etmek için atılacak birkaç adım ve yapılacak birkaç konuşmadan fazlasına ihtiyaç vardır. Çünkü iletişimciler bilirler ki 17 senede oluşan algı öyle kolayca silinip gitmez.
- Amazon, Netflix ve BluTV gibi platformlar dünyanın dört bir köşesinde bu hizmeti vermektedirler. Dolayısıyla yaptıkları yayınlar belirli ülkelerin belirli kurallarına bağlı değil, evrensel kuralları hedeflemektedir. Peki bizim ülke insanımız internetle evrensel bir boyuta doğru giderken kanunlarıyla bizim yerelimizde biz sigarayı görmeyiz içkiyi buzlarız, küfür ettirtmeyiz diyebilir mi? Bence dememeli.
- Yayın platformları ülke bütünlüğünü tehlikeye atan yayınlar yapmakta mıdır? Bunlar eğlence içerikli platformlardır. Dolayısıyla bizim yapacağımız denetim PKK propagandası ya da FETÖ iç haberleşmesi gibi sebepleri değil meme gösterdi mi, içki içtiler mi veya eşcinsel arkadaşlıklar var mı konusunun ötesine gidemez. Yani bu denetim belli kişilerin dünya görüşünü destekleme dışında daha ulvi bir anlam içermemektedir.
- Bu şirketler Türkiye’de vergi vermemektedir. Vermeliler midir? Kesinlikle. Peki bizim burada onlardan şirket kurmalarını istememizin sebebi gerçekten vergi vermelerini sağlamak mıdır? Yani devlet “biz sizin dükkan açmanızı vergi vermeniz için istiyoruz, meme gösterdiğinizde şirketin Türkiye genel müdürünü hapse atmak için değil” garantisini verebilir durumda mıdır? Bence değil.
- Bu ülkenin mütedeyyin kitlesi “ben bakmıyorsam onlar da bakmasın” gibi çirkin bir yaklaşıma sahip. Bunu dürüst bir biçimde dile getiremese de çocuklarımızı zararlı içerikten korumalıyız gibi saçma sapan gerekçelerle konuya yaklaşıyorlar. İşin daha da çirkin tarafı, bunu yaparken öncesinde “Netflix çok eşcinsellik övücü yayınlar yapıyor” gibi ön algı çalışması ve altlık hazırlıyorlar. Genelde bu tip kanunlar bu tip altlıkların üstüne kuruluyor. Aynı 2010’lu yılların başında internet denetimi için birçok kişinin bilgisayarında bir anda bulunmaya başlanan çocuk pornosu resimleri gibi…
- Netflix gibi platformlar, gün boyu ben daha güzel yemek yaparım kavgası veren mahalle karılarının boy gösterdiği, insanların birbirini nefes alır gibi vurduğu ulusal kanalların aksine yaş seçeneği sunuyor. Mesela çocuğunuza verdiğiniz Netflix kullanıcı adı ve şifresi için izleyen kişinin çocuk olduğunu belirtirseniz şiddet yayınlarına bile maruz kalmıyor. Show TV’de birbirine geri zekalı gibi saatlerce ateş eden embesil mafya bozuntularından kaçış yok ama küfürlü ve silahlı bir Netflix yayınından kaçış var. Ve siz Netflix’e sansür uyguluyorsunuz. İnsanda biraz utanma olur.
- RTÜK başkanı Ebubekir Şahin, Gazi Üniversitesinde basın yayın okumuş, Ombudsmanlık sistemi üstüne yüksek lisans yapmış ilginç bir şahsiyet. Hayat akışına baktığımızda tek bir gün bile gazetecilik yapmamış, içerik üretmemiş. (AA genel müdürlüğüne vekalet etmesini saymıyorum, genel müdür vekilleri içerik üretmez) Karate federasyonunda as başkanlık, Wushu federasyonunda üyeliklerde bulunmuş. Şimdi bize sansürün ne olduğu ve olmadığı konusunda ilginç açıklamalarda bulunuyor. Diyor ki biz halka sorduk yüzde 70,4 denetim istiyor. Ne yazık ki o olay öyle olmuyor. Yani halka sorduk yüzde 90 içki içilmesini doğru bulmadı diyerek içkiyi yasaklayamazsınız. Halkın yüzde 55’i kadınların mini etekle sokağa çıkmasını doğru bulmadı diyerek kadınların doğal haklarını ellerinden alamazsınız. Aynı şekilde halk denetim istiyor o zaman yönetmelik çıkardık demek de öyle olmaz…
- Şu anda ekranlarda buzlanmış yayınlar seyrediyoruz. Bayağı bir bulut öbeğinin ardından dizi ve filmleri takip etmek bendeki bütün film izleme keyfini elimden alıyor. İnanılmaz izlenmiş klasik filmler takır takır kesilip kuşa çevriliyor RTÜK’ün kolunu bacağını soktuğu Digiturk gibi platformlarda. Neden? Çünkü gece saat ikide bu yayınları seyredecek çocukları korumaya çalışıyoruz milletçe. Haydi oradan.
- Bugün internette porno sitelerin tamamını kapatma işini çocuklarla anlatamazsınız. Bu ülkede zorunlu olarak satılan çocuk filtreleri var ve siz 18 yaşından gün almış her Türk insanının izleme HAKKI olan porno siteleri kapattırıyorsunuz. Ülkenin yüzde 75 yetişkini, ülkenin yüzde 25 çocuklarına zeval gelecek diye onların izlemlerine göre sitelere bakamaz. Mantıklı değil bu.
- En son olarak… Siz yasaklayacaksınız da ne olacak? Çocuklar ve büyükler bunları yine korsan sitelerden izleyecekler. Üstelik film indirirken virüslerle boğuşacaklar, internetten izlerken korsan bahis sitelerinin reklamlarına maruz kalacaklar. Ve siz aileyi böylece korumuş mu olacaksınız? Bir daha düşünün
ÖZETLE: İnternet yayınlarına sansür gelecek. İnternette keyif aldığımız her şey teker teker elimizden alınacak. Ve son şey elimizden kaydığında son farklı diziyi seyrettiğimizde bugün sesimizi çıkarmadığımız için suçlu hissedeceğiz kendimizi.