İnternetin 20. yılını anlamak – 4

SONY DSCMobil dünya hepimize katkı yaptığı aşikar. Ama en büyük katkıyı devlete sağladı. O kadar yüksek bir vergi dilimi vardı ki vatandaş telefonu her açıp kapattığında aslında devlete ait bir vergi dairesinde tahsilata gelmiş gibi oluyordu. Bu yüzden de devlet mobil dünyaya farklı bir gözle baktı hep. Yani tabii ki internetin gelişmesini istiyordu ama bir di bunu yaparken para kazanmak harika olacaktı…

3G dünyada 2001 yılında kullanılmaya başlandı ve o kadar yüksek lisans bedelleriyle çıktı ki dünya, bu iş başlamadan çökecek izlenimine kapıldı. Taşlar yerine geç de olsa otururken belki de bu yüzden bizim ülkemizde 3G hiç gündeme gelmedi. Kimse bu sistemi getirelim demedi. Ne şirketler, ne de devlet… Ama sonra o kadar geri dönülmez bir noktaya gelindi ki , bir şekilde bu ihalenin yapılması gerekiyordu… Üstüne üstlük 2G frekansları da artık yetersiz kalmaya başlamıştı. Yeni frekanslar lazımdı.

O günleri bilen bilir, o zamanlarda GSM firmaları nakit darlığı çekebiliyordu. Üstelik 3G de lanet olsun çok ucuz bir şey değildi. İhaleyi sıfır liraya bile almış olsanız baz istasyonlarının dikimine sadece ilk sene milyar dolarlar vermek zorunda kalacaktınız. İhaleyi aldıktan sonra da ben bunu sonra yapacağım demek olmazdı. Üstelik o yıllarda numara taşınmıyordu ve süreç kilitlenmişti. Bir şekilde o numaranın taşınması gerekiyordu.

2007 yılında Mayıs ayında yapılması gereken ihale ertelendiğinde herkesin içini bir korku kapladı. Sıcak bir Eylül günü Ankara’da ihale yapıldı. Ama Türkiye böyle bir rezillik yaşamadı çünkü ihaleye sadece Turkcell katıldı. Dİğer iki operatör biz katılmazsak hem numara taşınmasına zorlar hem de şu aralar sıkışık olan elimizden dünya kadar kurulum parası çıkarmayız diye düşündü. Normalde devletin buna engel olması gerekirdi ama olmadı çünkü devletimiz daha önceki yazılarda da okuyabileceğiniz gibi teknoloji konusunda kural ve kanun koymakta çok başarılı değil.

2007 yılında Turkcell’in 321 milyon Euro ile aldığı ihale hemen akabinde iptal oldu. Halka bu iş görüntülü görüşme ihalesi olarak itildiği için kimse neler olup bittiğini anlamadı. 3G bir sene gecikip geldikten sonra Turkcell yine en yüksek ücreti vererek ihaleyi aldı. Avea ve Vodafone ikinci ve üçüncü pahalı frekansları almak istemedi yine. En itilmiş kakılmış ve ucuz frekansı kimin alacağı konusunda kıyasıya bir savaş yaşandı. Kurayla en ucuz frekansı Avea kazandı. Kaybedenin kazandığı bir ihale olarak tarihe geçti bu kura çekimi. Ben çıplak gözle izlerken insanhların daha iyi frekansa daha çok para vermemek için gösterdiği çabaya utandım açıkçası.

Türkiye bütün bu süreci atlattıktan sonra 3G inanılmaz bir hızla hayatımıza girdi. İnanılmaz bir hızla diyorum gerçekten de ADSL ve benzeri hizmetlerden daha hızlı olması herkesi çok şaşırttı. Ardından o kadar büyük bir hızla Anadolu’da yayıldı ki ADSL’in tahtı sallanmaya başladı. İnsanlar hem mobil oldu hem de hızla internetten faydalanmaya başladı.

Bu çok uzun süre devam etmedi çünkü 3G hızları sevgi gibi paylaştıkça çoğalan bir şey değildi ve göreli olarak en baştaki hızları bir daha bulamadık. Ama Avrupa ve Amerika’dan kesinlikle daha hızlı bir mobil internet kullandık ve kullanıyoruz.

Bu noktada yeni çıkan akıllı telefonlar ve tabletler de internet kullanımını artık üstünde çok konuşmamız gereken bir sorun olmaktan çıkardı. Alternatif bağlantılar bütün çıplaklığıyla önümüzdeydi. O olmazsa bu, değilse beriki. Yıllarca alternatif operatör olarak kendini adlandırmaya çalışan ve yanlış üstüne yanlış yapanların beceriksizliklerini teknoloji kapatmış oldu.

Ama 3G’nin Türkiye’ye hiç de hesaplanmadık bir faydası daha oldu: 3G ile internete girmek için baz istasyonlarına getirilen internetin altyapısı, yani fiber, kullanıcılar için o hep özlenen interneti getirecekti.