Lokum gibi Türk şirketleri

lokumBarselona’da GSMA Kongresi’nden farklı unsurları size taşımaya devam ediyorum. Sizlere biraz da Türk şirketlerine yabancıların bakışını anlatmak istiyorum. Türk şirketleri yabancılar için lokum gibi… Bu söylediğimiz sözün daha iyi anlaşılabilmesi için sizlerle bir anekdotu paylaşmak istiyorum.

Bir köşeye çekilip yabancılar Türk stantlarının yanından geçerken neler yapıyorlar seyretmeye başladım. Hemen her Türk standında Türkiye’den getirilmiş yiyecek bir şeyler var. Özellikle Komtel standında bir tabak içinde her daim tepeleme lokumlar duruyor. Biz lokumun ne olduğunu biliyoruz ama yabancılar bunu kavramaktan çok uzak. Gerçekten de Türk kimliğinizin dışına çıkın ve onların gözüyle görmeye çalışın lokumları… Küp şeklinde bir dağ ve üstünde tepeleme bembeyaz bir pudra var. Adamlar bunu algılayamıyorlar.

Önce standın yanından geçerken şöyle bir göz gezdiriyorlar. Sonra dikkatlerini çekiyor ve yaklaşıyorlar. Gözleri etrafta acaba bu yiyecek mi yoksa süs mü diye iyice bir tartıyorlar yaklaştıkça diğerlerinin kendilerine bakışlarını. Uzanıyorlar ama oldukça temkinliler. Önce üstündeki beyaz pudraya sürüyorlar ellerini ve ağızlarına götürüyorlar. Evet tatlı bir şey. Demek ki yiyecek bir şey. Sonra hızlı bir hareketle aralarından bir tanesini alıyorlar. Alırken üstlerine dökülüyor üstündeki pudra şekeri. Hemen üstlerini temizlemeye girişiyorlar. Sonra lokumu burunlarına götürüp kokluyorlar. Hayır böyle anlaşılmıyor. Dillerini sürüyorlar ve tekrar şekerin tadını alıyorlar. Parmaklarıyla sıkınca lokumun yumuşaklığını ilginç buluyorlar. Sonra stanttan uzaklaşırken ağızlarına götürüyorlar. Duruyorlar. Arkalarını dönüyorlar. Ve tabağa bu sefer eskisi gibi çekingen değil, iki elleriyle atlıyorlar. “Bunu yemeliyim” dürtüsü; üstlerinin başlarının pudra şekeriyle kirlenmesini, etraftakilerin “yuh ayı öyle iki elle dalınır mı” demesini, “çok yersem cırcır olur muyum” stresini geride bırakıyor. Mutlu oluyorlar. Birinin yanına ilk gittiklerinde pudra şekerli parmaklarıyla Türk standını göstererek hemen o kişiyi de bizim standa yönlendiriyorlar.

Bu bir benzeştirme değil, sadece gözlem. Ama işin benzeştirme tarafına girecek olursak, gerçekten de bizim firmalara yaklaşımları bununla birebir aynı. Önce bizim standa geliyorlar. Oldukça temkinliler. Birkaç cümle konuşuyor, birkaç broşürün yapraklarını harmanlıyorlar. İnanamıyorlar. Sonra gidiyor ve yanlarında birkaç yeni arkadaşlarıyla geliyorlar. Önce kapının ağzında konuşuyorlar. Sonra standın içindeki toplantı odasına dalıyorlar. Ağızları kulaklarında çıkıyorlar dışarı.

Komtel’den örnek vermişken… Kapsama, özellikle de bina içi kapsama konusunda işin başından sonuna kadar anahtar teslim hizmet veren bir şirket. Ve fuarın altını üstüne getirdiğim halde (acaba bizimkilerin yaptığı işi yapanlar nasıl satıyor kendini diye bakmak istedim) benzer bir iş bulamadım. Evet kullandıkları aletleri satanlar var ama bunu bir entegratör olarak getirip kuran ve buyurun bitti diye teslim eden bulamadım. Yüzde 100 Türk şirketi. Birçok ülkede eş zamanlı iş yapıyorlar. Kapsadıkları binalar herkesin rüyasını süslüyor. Kolay değil Azerbaycan’ın dünyaya hava atmak için hayata geçirdiği Eurovision binasını yapmak… Veya Birleşik Arap Emirlikleri’nin Abu Dhabi havaalanını… Veya Dubai’nin incisi Burj Al Arab’ı… Veya Türk Telekom Arena’yı…

Bizde lokum çok da, lokumu biraz anlatmak gerekiyor. Şirketler ellerinden geleni yapıyorlar, bir yiyen de bir daha bırakamıyor. Biraz devlet şu lokumları yurt dışına pazarlasa… Ne güzel olurdu.