Yer altının sosyal medyası

serhat ayanİçin için yanan kömürden daha çok karbon monoksit çıkar cümlesi en çok aklımda kalan cümlelerden biri oldu. Maden kazası haberi Salı akşamı gündeme düştüğü andan itibaren sosyal medyada hep karbon monoksit salgılandı. İnsanlar için için yandı.

İnsanlar hem de için için yanarken çevrelerini de bazı basın yayın organlarından çok daha iyi aydınlattı: Sosyal medyada 29 Nisan’da Soma için verilen soru önergesi anında çıktı. Yine akabinde bu soru önergesi tartışılırken neler konuşulduğuna dair meclis tutanakları hızla aktarıldı sosyal medyaya…

Ayağının kiriyle devletin sedyesini kirletmemeye çalışan, o sedyenin aslında ona ait olduğunu tam bilememiş kazazedenin fotoğrafları içimizi burktu.

Ertesi gün başbakan böylesi kazalar bu işin fıtratında var deyince aslında dünyada son 50 yılda böylesi kazaların yaşanmadığına dair istatistikler paylaşıldı internet ortamında. Başbakan bu şekilde yalanlandı.

Sonra iki jandarmanın tuttuğu bir göstericiye “dömi vole şut çeken” birinin fotoğrafı düştü sosyal medyaya. Eğer sosyal medya olmasa geçiştirilmeye çalışılırdı çünkü başbakanın danışmanlarından biriydi bu tekme meraklısı. Ama sosyal medya yakasını bırakmadı onun, kim olduğunu, kimlerin yanında ve arkasında durduğunu paylaşarak…

Sonra işçilerin kazandığı para, çalışma şartları sunuldu yine sosyal medyadaki insanların aldığı inisiyatifle. Böylece Türkiye’de bulunan ve aklı olan herkes bir kez daha anladı ülkemizde insan gücünün ve hayatının ne kadar ucuz olduğunu…

Ama kazanın ilk gününden itibaren yüzü değil içi karar insanlar da düştü sosyal medyaya. Bu insanlar Gezi olaylarının yıldönümünün yaklaştığı için madenin bilerek kundaklandığını söylediler. Bu insanlar içeridekilerin bilerek kurtarılmadığını söylediler. Bu insanlar şu anda çok haksız olan devlet büyüklerini ve maden şirketi sahiplerini savundular koşulsuz şartsız… Öyle karaydı ki bu insanların yürekleri, o madendeki tüm kömür öylesi bir kara yürek yaratmaya yetmeyebilirdi.

Başbakan’ın deyimiyle söylemek gerekirse sosyal medyanın fıtratında bir kötülük var Türkiye’de. İnsanların karşılıklı olarak birbirlerini anlaması ve iletişim için yaratılmış bu ortam, fikir alışverişi olarak değil, iktidarın elinde bir silah olarak kullanılıyor. Eğer çok sesimizi çıkaracak olursak iki mahkeme kararı kollarından tutacak sosyal medyanın ve uçan tekme atacak başbakanın bütün adamları…